Elazığ ili ve çevresi binyıllardır birçok medeniyetin, ulusun, toplulukların yerleşim yeri ve hayat kaynağı olmuştur. Bu durumun oluşmasındaki en temel sebep hiç şüphesiz şehrin üç bir yanını çevreleyen Fırat nehridir. İnsanoğlu var olduğundan bugüne her daim su kenarlarını yerleşim yeri olarak mesken tutmuştur. Hititlerden, Urartulara, Romalılardan Artuklular’a, Selçuklulardan Osmanlılara ve son olarak Türkiye Cumhuriyetine kadar süre gelen bu binlerce yıllık serüvende Elâzığ’a ait bir kültür kavramı ortaya çıkmıştır. Elazığ Kültürü, Harput Kültürü dediğimizi bu kadim kültür kavramı sadece Elâzığ ili merkezli olmayıp çevre illerde de varlığını hissettirmiştir. ‘’Harput Beyefendisi’’, ‘’Harput Kültürü’’ gibi kelimeler bu açıdan büyük önem arz etmektedir.   

     Üç bin yıl önce Urartular döneminde Alzi- El-Alzi ismi olan kadim şehir, Elazığ ismini alana kadar geçen sürede köklü ve geleneksel bir sosyal yaşam oluşmuştur. Günümüzdeki Elâzığ halk kültürü ve sosyal yaşamı genel anlamda kodlarını ve yaşadığı kültürel inanışlarını Orta Asya’dan Fırat boylarına yaşanan göçler ve bu göçler neticesinde kurulan Türk medeniyetleri sonrasında almıştır. 10. Yüzyıldan itibaren günümüze kadar süren bin yıla yakın zamanda, Türk medeniyeti ve inanışları aziz şehir Elazığ’ın yaşamındaki kültürel inançları var etmiştir.  Elazığ ili halk kültüründe özgün nitelik vasfı kazanmış bu inanışlar, günümüzde halen yaşatılmaktadır. Üzerlik, Molla Potik, Obo, Nisan Yağmuru, Kulluk, Geyik Boynuzu, Mezar Taşı, Bereket Sembolleri, Kaplumbağa gibi halk inanışları, Elâzığ halk kültüründe geniş çaplı bir şekilde yer edinmektedir. Uzun yıllardır yaptığımız gözlemler sonucunda, bu inanışların Orta Asya halk kültürü ve inançlarında yer edindiğini belirledikten sonra bu başlıkları bir eserde yer vermeye karar vermiş olduk. Yaklaşık iki yıl boyunca üzerinde çalıştığımız ‘’Orta Asya’dan Elâzığ’a Uzanan Halk İnanışları’’ adlı eserimiz artık yayınlandı.  Elazığ'ın Türk kimliğinin ve kültürünün kronolojik ve coğrafi olarak ne derece maziye dayandığına dair örnekleri uhdesinde barındıran eserimizde 30 farklı inanışa yer vermiş olduk. Unutulmaya yüz tutmuş olan Türk geleneklerinin tekrar gündeme gelmesi, özellikle yöre halkı tarafından hatırlanması, korunması ve gelecek nesillere aktarılmasında eserin katkısı büyük olacaktır. Unutulmamalıdır ki geçmişini bilmeyen bir milletin geleceğini tahayyül etmesi düşünülmez. Ümit ediyoruz ki kaleme almış olduğumuz bu çalışmamız şehrimizin kültürü adına önemli bir yere sahip olur. Çalışmam boyunca bizlerden desteklerini esirgemeyen herkese sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Bundan sonraki süreçte gönlümüzü vermiş olduğumuz Elâzığ adına çalışmalarımız devam edecektir.   

     Yazıma Mustafa Kemal ATATÜRK’ün bir sözü ile son veriyorum. Bir millet savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuyla mümkündür.