Susuzluğun küresel bir sorun haline geldiği günümüzde, yağan kar Elazığ’ı sevince ve de hüzüne boğdu.

Sevinme susuzluk ve ekinler için uzun zamandır hasretle beklenen yağışların nihayetinde gerçekleşmesi, hüzün ise beyaz örtüye bürünen aziz şehrin görüntüsü, soğukta çalışmak veya barınmak zorunda kalan insanlar ve dili olmayan mahlûkatın içinde kaldığı zor şartlar…

Küresel ısınmanın kendini hissettirdiği ve iklimimizde gerçekleşen, alışık olmadığımız hadiselerin ortaya çıkması hepimizi derin bir endişeye sevk ediyor. Eskisi gibi yağmayan kar ve yağmur; derin su kaynaklarında görmesek de, suyu azalan baraj ve göletlerde gözümüze çarpıyor. Suyu daha dikkatli kullanmalı, israfı azaltmalı ve küresel olarak karbon ayak izimizi azaltmalıyız.

Karbon ayak izi yeni ortaya çıkan bir söz dizisi olsa da anlamı gerçekten çok ama çok önemli. Kullanmış olduğumuz herhangi bir ürünün imal edilme sırasında kullanılan su miktarı akıl almaz düzeyde ve hiç gözümüze çarpmıyor. Mesela 1 adet küp şeker tanesi üretimi için ne kadar su harcadığımızı (dolaylı olarak) bildiğimizi pek sanmıyorum! Ortalama 7,5 litre su evet yanlış okumadınız. 1 adet küp şeker üretimi için ortalama 7,5 litre su harcanıyor…

1 Kg peynir için 5000 litre, 1 Kg çay için 9200 litre su…

Bu liste saymakla bitmiyor. Dolaylı olarak tüketim miktarları korkunç düzeylere ulaşıyor. Mesele israf etmeden tüketimi de dengeli yapabilmek. Daha basit yaşamak. Dolabınız kazak doluyken bir tane daha almamak… (Bir tişört üretimi için harcanan su 2700 litre) 10 çift ayakkabın varken, rengini sevdiğin yeni ayakkabıyı almamak… (Bir ayakkabı, 1 Kg deri üretimi için harcanan su 16600 litre) En azından elinizdeki kullanmadığınız ürünleri ihtiyaç sahiplerine ulaştırarak bir hayır işlemiş olup elimizdeki nimetleri de hatırlamış oluruz.

Eski bir Kızılderili sözü aklıma geliyor… “Bizler Dünyayı Dedelerimizden Miras değil, Torunlarımızdan Emanet aldık.”

Lüzumlu değil iken israfa kaçmamalıyız.

Elazığ beyaz örtüsünü bir yorgan misali örtünmüşken, yazımın başında da belirttiğim gibi bu soğukta dışarıda çalışmak zorunda olanlar; barınağında yakacak sıkıntısı yaşayan insanlarımızın durumu ile sokak hayvanlarının durumu gerçekten çok zor.

Bu konuda sosyal yardımlaşma kurumlarımız ile Belediyemizin çabaları takdire şayandır, ancak her noktaya ulaşılması da bir o kadar zordur.

Bizlerin bu konuda hassas davranarak en azından yakın çevremizdeki insanlara ve ağzı dili olmayan sokak hayvanlarına, kuşlara mümkün olduğunca yardım etmemiz gereklidir. Camınızın önüne doğrayacağınız birkaç dilim ekmek belki bir kuşun ölmesini engelleyecektir. Ekmeğin, nimetin çöpe atılması yerine, uygun bir yere, çevreye de rahatsızlık vermeden bırakılması çok güzel bir iş olacaktır.