Elazığ büyük sorunları olan bir şehir…

 Ülkece ağır bir ekonomik kriz yaşıyoruz. Hayat pahalılığı dayanılacak gibi değil, insanlar en hayati ihtiyaçlarını gidermekte zorlanıyorlar. Kiralar ateş pahası, akaryakıta gün aşırı zam geliyor. İşsizlik diz boyu. Ülke sığınmacılarla dolduruldu. Vatan çocukları iş bulamıyor. Sığınmacıların ucuz işçilik yapmasının faturasını gençlerimiz ödüyor. Bunlar bütün bir Türkiye'nin meselesi.

Bir de Elazığ'ın kendine has sorunları var. Ağır bir deprem yaşadık, binlerce ev oturulamaz hale geldi Şehrin neredeyse üçte biri yenilendi. Peki, yapılan evler vatandaşın beklentilerine uygun mu?

Geçen hafta bazı bakanlar Elazığ’daydı. TOKİ’den ev alanlar bakanlara dertlerini anlatmak, sıkıntılarına çare bulma umuduyla bakanların yanına koştular. Ama kimse derdini anlatamadı. Bir kanepe sığdırılamayan evlerle ilgili şikâyetlerini anlatacak kimse bulamadılar. Konuşmak isteyenler azarlandı, susturuldu. ‘’Daha ne istiyorsunuz, babanız mı böyle evlerde oturmuştu’’ kabilinden aşağılandılar.

Oysa bu evlerin birçok sorunu var. Bazılarında en ucuz / kalitesiz malzeme kullanılmış, bazılarının pencerelerinin izolasyonu iyi olmadığı için rüzgâr olduğu zaman rüzgâr, yağmur olduğu zaman yağmur içeriye giriyor. İşçilik sıfır. Bazılarının alt yapısı yetersiz…

Yemişlik gibi yerlerde market veya alışveriş merkezi yok. Vatandaş ekmek almak için bile şehre gelmek zorunda.

Gönül isterdi ki, vekillerimiz vatandaşın önüne geçsin bakanların karşısına çıkarak şu şu şikâyetlerimiz var, insanlarımız mağdur, evler sorunlu, bu meseleyi çözün diyebilsinlerdi. Milletvekili diyoruz, yani milletin, kendilerini seçenlerin vekili. Milletin vekili halkına kılavuzluk yapar, tuttuğunu koparır, vatandaşına tercüman olur, onları ezdirmez. Yukarıdakilere değil, kendini seçenlere hizmet eder. ‘’Ne kadar susarsam o kadar çok ağaların gözüne girerim’’ demez. Haksızlığın karşısında susmaz. Milletin verdiği yetkiyi sonuna kadar kullanır.

Elazığ bu kalibrede temsilcilere sahip değil. Halk sahipsiz, konuşuyor, çırpınıyor, muhatap bulamıyor. Bazı konutların fiyatları bile daha belli değil. Kimse ne ödeyeceğini, hangi maliyetle karşılaşacağını bilmiyor. TOKİ ayrı bir devlet gibi, bakıyorsunuz vatandaşın arsası riskli alan ilan edilmiş, TOKİ oraya çöreklenmiş. Mülkiyet hakkı yok sayılıyor. Bazı yerlerde meralar vasıf değiştirilerek konut alanı yapılıyor, yani kim kime dumduma düzeni.

Halkın gerçek temsilcileri vatandaşı susturmaya çalışmaz, onun hakkını, hukukunu korumaya çalışır. Düşünün ki bir stadyumumuz bile ne zamandır daha hâlâ bitirilemedi. Erzurum veya Malatya stadı kaç ayda bitti, onlardan daha küçük olan Elazığ Stadyumu niçin bu kadar uzuyor? Bir yağmur yağınca Elazığ'ın sokakları caddelerinde seller akıyor. Hani bu şehrin alt yapısı?  Bunları sorduğunuz zaman birileri hemen ‘’gözünüze dizinize dursun’’ diyor. Mümkün olsa herkesin ağzını bantlayacaklar. Et yemeyin ot yiyin diyecekler. Zaten ona benzer laflar da ettiler.

Başka illerin milletvekillerine bakıyorum, mecliste şakır şakır konuşuyorlar. Seçmenlerinin önüne düşüp, onların problemlerini çözmek için bakanlık bakanlık dolaşıyorlar. Meclis kürsüsünde sorunlarını dile getirerek sürekli gündemde tutuyorlar. Bizim milletvekillerimiz yemin ettikten sonra onları bir daha kimse meclis kürsüsünde göremiyor. Yüzleri halka değil, liderlerine dönük. Hâlbuki milletin vekilinin yüzü kendini seçenlere dönük olmalıdır. Burada Gürsel Erol’u ayırıyorum. En azından çıkıyor, konuşuyor, bazı sorunlara tercüman oluyor.

Bu sahipsizliğin nedeni milletvekili seçmek yerine parti seçmektir. Benim partimden olsun kim olursa olsun dediniz mi işte böyle oluyor. Yukarıdakiler ceketimi de koysam seçilir deyip liyakat unsurunu bir tarafa atıyor. Seçilenlerin kapasite veya kalitesi aynı zamanda onları seçenlerin kalitesini gösterir. Hiçbir vekilin kalite veya kişiliği ile ilgili bir iddiada bulunmuyorum. Bu doğru da olmaz! Hepsi de değerlidir. Ancak şunu söylüyorum; Elazığ'ın, Elazığlının problemleri var. Bunu çözecek olan seçilenlerdir. Onlardan daha fazla gayret beklemek hakkımızdır. Şikâyetlerden gocunmamak gerekir. Hizmet parti veya liderlere değil, millete olur. Deprem konutlarının, TOKİ mağdurlarının sorunları bir an önce çözülmelidir. İşsizlik sorunu halledilmelidir. Yarım kalan tesisler bir an önce bitirilmelidir. Çok şey mi istiyoruz? Biraz samimiyet, biraz gayret, biraz cesaret yeter!