2022 YKS de acı ve tatlı anılarıyla geride kaldı.

Milyonlarca öğrencimizin kaderini belirleyecek, okuyacakları bölümü, hedefledikleri programı kazanmalarını sağlayacak sınav,  geçtiğimiz hafta sonu 2 oturumla sona erdi. Aileleri ile birlikte gençlerin de bu zorlu maratonları şimdilik ufak bir mola veriyor.

Zira bu büyük serüvenin bittiğini sanmak saflıktan öteye geçemez. Kendini bir yüksekokul kontenjanına yerleştirebilen öğrencinin yoğunluğu artarken, herhangi bir programa yerleşemeyen gençler ise seneye bir defa daha hazırlanarak tekrar yoğun bir çalışma dönemine girecekler.

Ülkemizde 2002 yılından bu güne tam 17 kez değişikliğe uğramış bir eğitim sistemi varken, günümüzde eğitim kalitesi ile ilgili konuşulacak çok konu, yazılacak çok makale olduğuna eminim.

Dünyada ilk 500 üniversite sıralamasına giren üniversite sayımız sadece 10…

Bunlar da öyle ilk sıralarda değil. 380 küsür, 470 küsür gibi sıralamalar.

Bununla ilgili kriterlerin değiştiği farklı sıralama çalışmaları yapılsa da ilk 500’e giren sayımız bazen biraz daha azalabiliyor. Bunların yapmış oldukları bilimsel çalışma sayıları ise yine sıralamadaki yerleri ile aynı seviyede seyretmektedir. Buna pek şaşıramıyoruz. Her ile bir üniversite açılması, toplumsal olarak eğitim kalitemizi yükseltemiyor.

Orada ders verebilecek yeterli donanıma sahip öğretim elemanlarını bulabiliyor muyuz? Gerekli donanım ve teçhizata sahipler mi? Bu sorular sıralanıp gitmekte…

Üniversitelerimizin sayısını artırmakla övünen iktidarımız, kalite noktasında ise sessizliğini korumaktadır. Bir toplumda herkesin üniversite mezunu olması genel olarak toplum kalitesini yükseltmez.

Okumuş cahiller diye tabir edilen; bir fikir, bir düşünce ya da bir konuya takılıp kalıp körü körüne bağlı olan insan profili en tehlikeli olan kesimdir. Üniversite bitiren bir kardeşimiz, bir devlet kurumuna başvuru yapmak için bir dilekçe ile derdini anlatamıyorsa, bu noktada düşünmemiz gerekmektedir. Yurtdışında Makine Mühendisliği okuyan bir öğrenci, eğitim süresince almış olduğu bilgiyi pratikte öğrenebileceği şekilde dersler almaktadır. Eğitim her şekilde desteklenmektedir. Genel teorik ve genelse pratik.. Bu da başarıyı beraberinde getirmektedir.

Toplumu bir arada tutan değerler arasında eğitimli, saygılı ve insani değerlere önem veren vatandaşların olması kaçınılmazdır. Ulu önder Atatürk’ün bir vecizesinde Öğretmenlere seslenerek, “Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister” demesi, eğitim sisteminin kalitesi ile doğrudan alakalıdır. Öğretmen bilimin ve medeniyetin ışığında, kaliteli öğrenci yetiştirmekle mükelleftir. Yoksa dindar nesil yetiştireceğiz söylemi ile toplumda artan deizm akımını bağdaştıramazsınız.

Gençlerimizin geleceklerinin birkaç saatlik bir sınav ile belirlenmesi durumuna karşı olduğumu belirtmek istiyorum. Çocuğun anaokulundan lise sona kadar uzanan eğitim yolculuğunda, yetenekleri doğrultusunda desteklenmesi ve bu yetenek üzerine eğitim alması gerektiğine inanıyorum. Osmanlı eğitim sisteminin işlediği mekteplerde her çocuk kendi ilgi alanı ve yeteneğine göre değerlendiriliyor, ona göre eğitiliyordu… Bütün öğrencilere aynı dersler verilmiyordu. Mektebin duvarında şöyle yazıyordu; ”Burada hiçbir balık uçmaya, hiçbir kuş yüzmeye zorlanmaz”

Gençlerimiz ülkemizin en önemli kaynağıdır. Onların eğitim hayatlarında yanlarında olarak, ileride başarılı birer birey olabilmeleri için elimizden gelen gayreti göstermeliyiz. Ülkemiz gençlerimizin omuzlarında yükselerek çağdaş medeniyet seviyesine ulaşacaktır.