ÖMER ÇAPAR SHOW

Yıllar önceydi…

Bir müşterimiz benden bir ricada bulundu, ricası şuydu; ‘’Oğlum bilim sizin bağız bahçez var, mümkünse bana bir şişe tevek suyu getirir misin?’’ ‘’Getirem’’ dedim ama nasıl olacak neye yari bilmim…

Rahmetli babama anlattım durumu. Babam ise ‘’Oğlum bir teveğin ucunu kes, bir şişe bağla teveğin içinden akan su orda biriksin al getir.’’ Dedi. Öyle de yaptım, getirdim ablamıza verdim, verirken de ‘’bunu ne yapacaksın?’’ Diye sordum. Abla ise, ‘’Bende şeker var içeceğim’’ diye cevap verdi. Tadını merak ettiğim için bir yudumda ben içtim ama içmez olaydım çok kötü bir tadı vardı...

Teveğin suyundan şifa arayan rahmetli ablamız geçenlerde TV’deki programının çekimlerini izlemek için yanına gittiğimiz Elazığ’ın Değerli sanatçılarından Ömer Çapar’ın ablasıydı, Allah rahmet eylesin.  Yani diyeceğim şu ki Çapar Ailesiyle çok eskiye dayanan bir tanışıklığımız var.

Gelelim programa…

Dergiden patronum Ekrem Katı, ‘’hadi gel Kanal 23’e gidek’’ Deyince niye gittiğimizi bile sormadan kalktım gittim. Yoldayken, ‘’Patron hayırdır?’’ Diye sordum. ‘’İstanbul’dan Abdullah Şekeroğlu ve Mehmet Demirbağ gelmiş onları izleyek.’’ Diye cevap aldım. Gittiğimizde program başlamadığı için kapının önünde Abdullah ve Mehmet ile koyu bir muhabbet edip eskilerden bahsettik. Şekeroğlu ile muhabbet eden, gülme krizine karşı tedbirini almak zorundadır.

Kuliste Ömer Çapar ve Şekeroğlu’nun ayak üstü muhabbetlerini izlerken çok samimi oldukları için ben ve oradaki ekip daha program başlamadan gülme krizine girip müthiş bir keyif aldık. Program daha başlamadan bayağı zevkli bir program olacağının sinyalleri gelmeye başlamıştı. Kameranın arkasına geçip sahneyi gören bir köşeden seyretmeye başladık. Ben bir yandan izlim, bir yandan da kafamda köşemi yazim. Pür dikkatim! Bana malzeme olacak olayları kafamda not edim…

Şekeroğlu bir rulo havlu kâğıdı yanına alınca merak ettim ne yapacak diye. Meğerse Ömer Çapar’a gıcıklık olsun diye sana istek mesajları gelise, bahan daha çok geli ahan da liste diyip ruloyu sahnenin ortasına doğru açmak için yanına almış.

Ömer Çapar ve Mehmet Demirbağ’ın türküleri Abdullah Şekeroğlu’nun espri ve şiirleriyle çok güzel bir program izledim. Bu arada Ömer Çapar’ın doğum günü kutlamasına da şahitlik ettim. Ömer Çapar’a, ‘’Senin doğum günün bugün mü?’’ diye sordum. ‘’Yok Gardaş ben üç gündür doğum günü kutlim ilgi çok mecburen devam ettirim.’’ Dedi. Zaten ben kamera arkasında otururken gelen pastaları, tatlıları, hediyeleri görmüştüm ve içimden program sonunda iyi bir tatlı partisi olacağını tahmin etmiştim. Sevilen sayılan bir sanatçı olunca doğum gününde işte böyle en az üç gün sürer değil mi?

Yılların sanatçısı bir tek Elazığ’da sevilmi, il dışında ve sanat camiasında da sevilen birisi. Nereden mi tahmin ettim? Dedim ki ‘’Abe bir sürü meşhur sanatçıyı programına getirdin, mesela Latif Doğan, Sevcan Orhan, Türkü gibi isimleri, masraflı olmadı mı?’’ bana ise ‘’Yok onlar benim hatırım için, sevdikleri için bir kuruş para almadan geldiler.’’ Diye cevap verdi.

Program’dan bir not daha aktarayım, Ömer Çapar hayranları bakın size çok önemli bir şey söyleyeyim. Birebir şahidim, mesaj atıp istediğiniz parçaları ve isimlerinizi Ömer Çapar ve kamera arkasındaki bir arkadaş dikkatle not alıp tek tek kaydediler. Yani kimseyi pas geçmiler, buna şahit oldum. Yalnız programa yoğun ilgi olduğu için her parçayı tek tek söyleyemi. Hatta bir ara ağzımı doldurdum ‘’Ömer Abe benim çok sevdiğim bir parça var, ‘Kadir Mevlam senden bir dileğim var, beni muhannete muhtaç eyleme” parçasını söyler misin?’’ Diyeyim. Vazgeçtim çünkü bana sıra gelene kadar sabah olurdu…  

Daha buradan istiyem, zaar bir programında istek türkümü söyler herhalde.

***

HÜSEYNİK KİTABI ÇIKTI!

Buram buram Elazığ kokan, tam tamına 300 sayfa ve yılların emeğiyle yazılan Sedat Çağlıyan Ağabeyimizin ‘Hüseynik’ kitabı okuyucuyla buluştu. Sedat Ağabeyimize kitabı imzalatarak iki adet ben de aldım. Yazarımız biraz buruktu, burukluğunun sebebini sorup öğrenmek istedim ama asaletinden ve dik duruşundan dolayı fazla sır vermedi. Konuştuğum kısımlardan şöyle bir sonuç ortaya çıkardım. Belli ki verilen bazı sözler havada kalmış. Mangalda kül bırakmayan dernekler, vakıflar, bazı kurum ve kuruluşlar üzerine düşeni yapmada çekimser kalmışlar. Sebebini bilemim. Belki de eleştirmek için biraz erken ve ilerleyen günlerde gereken yapılabilir. Biz ümidimizi kesmeyelim.

HAFTANIN FIKRASI:

Temel hastaneye gitmektedir, girişte birinin ağladığını görür, yaklaşır ve sorar: “Hayrola hemşerim, Neden ağlıyorsun?”

Adam: “Kan tahlili yaptırmaya geldim, parmağımı kestiler, canım acıyor!” Der.

Temel daha şiddetli bir şekilde ağlamaya başlar. Bu sefer susan adam, sorar: “Hemşerim, sen niye ağlamaya başladın?”

Temel; ‘’Bende idrar tahlili yaptırmaya geldim.” Diye cevap verir.

HAFTANIN FOTOĞRAFI: