ESKİ İLÇELERİMİZ

Hafta sonunu gurbetçi bir arkadaşım Rıfkı ve yeğenim Oğuzhan ile Eskiden Elazığın ilçeleri olan Arapgir ve Kemaliye de geçirdik. Bu geziden uzun uzadıya bahsetmiyecem. Sadece bana ilginç gelen bir kaç olaydan bahsedecem. Kemaliye de Kayabaşı denilen ve ilçeye hakim bir tepede ki kafeden bol bol video ve fotoğraf çektik. Adı dikkatinizi çekti mi .Harput'ta ki Kayabaşı adıyla aynı. Oturup kalkmamıza kadar radyoların da hep Elazığ Türküleri çaldı ve biz de dinledik. Dinlerken gurbetçi arkadaşım Rıfkı kendini tutamayıp kalkıp oynadı bile. Kemaliye ye girmeden önce bir köprünün yanından geçerken durup manzaraya ve köprüye baktık. Bu köprünün varlığından ve hikayesinden haberim vardı. Dönemin valisi rahmetli ve efsane Recep Yazıcıoğlu'nun girişimleriyle, Halkın topladığı paralar ve Devletin katkılarıyla yapıldığını bilidim. Köprüye verdikleri valinin ismine bakarken bir iç geçirdim ve aklıma yapılması acilen lazım olan Pertek köprüsü geldi. Keşke Yazıcıoğlu valimiz Elazığ valisi olaydı ve yıllar önce bizim köprü meselemizi de çözeydi, Bizde köprümüze onun adını vereydik diye düşündüm. Kemaliye'nin yakınlarında dağda dolaşan dağ keçilerini görünce merakla izleyip fotoğraflarını da çektik. Küçücük bir ilçede yol boyu dizilen tur otobüsleri ve Türkiye'nin her yanından buraya gelen yerli turistlerin çokluğu ve eskiyi hatırlatan mimarisiyle binalar yollar gerçekten çok güzeldi.
Gelelim Arapgir 'e... Burda uzun bir süre kalmadık. Yemek yiyip reyhan şurubu içmek için durduk. Önce reyhan dan bahsedeyim. Yol da ilerlerken orta refüjlerde ki yeşillikler dikkatimi çekince mevzuyu bilen arkadaşım Rıfkı bunlar reyhan dedi ve bu ilçede önemli bir yeri olduğunu üretilen reyhanların şurup yapılıp satışa sunulduğunu anlattı. Hayretle dinledim. Lokanta olayını yazmadan lokantadan sonra gittiğimiz kafe de içtiğimiz reyhan şurubuna devam edeyim. Eski bir bina kafe haline getirilip restore edilerek çok güzel bir mekan yapılmış. Mekan da reyhan şuruplarını içtik. Tabi ben en çok fiyatını merak edidim. Memleket de çay ocakların da bile bir bardak limonataya 50-60 TL aldıkları için kıyaslama yapacaktım. Sıkı durun. İşte o turistik mekanda bir bardak reyhan şurubuna 30 TL aldılar. Gelelim yemek mevzusuna. Arapgir Belediyesi'nin yanı başında ki Şan lokantasına girdik. Girerken arabayı taksi durağına park ettik. Taksiciler sağ olsunlar park ederken bize yardımcı bile oldular. Sanki rüyadayım ! Girişte dikkatimi çeken ilk şey fiyat tabelası oldu .ucuz mu ucuz fiyatlar. Durur muyum hemen fotoğrafını çektim. Mekanın sahipleri Yaşar ve Süleyman ustaların güler yüzleriyle karşılanıp yemek çeşitlerine baktık. Dört beş çeşit sulu yemek falan filan vardı. Yani bir ilçe de sulu yemek hem de dört beş çeşit dikkat çekiciydi. Ayıptır söylemesi karnımızı bir güzel doyurduk. Kavurma ve pilav. Tabakları öyle doldurmuşlardı ki inanın ekmeksiz yedik ve zorla bitirdik. Üç kişiye, çorba, pilav, kavurma, salata çay....Verdiğimiz hesap Sadece ve sadece 1000 TL. Eski ilçelerimizden aklım da kalanlar yani ilginç olanlar bunlardı.

---

SAHTE DİPLOMA

Yav size bişe diyem. Şu sahte üniversite diploması olayı var ya. İşte o olayı bundan 38 sene önce rahmetli babam da sezmişti. Rahmetli de benden şüphelenidi. Neden şüphelenidi hiç anlamadım. Acaba o zaman Erçel çağaydık diye mi şüphelenidi bilemim işte. Dört sene emek çektim, Üniversiteyi bitirdim, diplomayı cebime koydum geldim ve Baba okulu bitirdim dedim ama adam bi türlü inanmi zannedi diplomam sahte. Sağa sola, bu işten anlayan üniversite hocalarına filan sori ve bi türlü inan mi. Ta ben kısa dönem askere gidene kadar da inanmadı. O zaman üniversite mezunları ya asteğmen ya da kısa dönem olarak askerlik yaptıkları için, ben de kısa dönem askere gittiğim için okulu bitirdiğime inandı ve beni tebrik etti. Eğer rahmetli şimdi sağ olsaydı, sahte diploma olaylarını görüp duysaydı, artık kesinlikle bana inanmaz, yazıklar olsun senin gibi evlada derdi. Onu diplomam olduğuna ikna etmem için kırk takla atma gerekirdi.

---

SÜNNET ŞÖLENİ

Evde ve iş yerin de otur otur canım sıhılidi. Dedim biraz hayatımı renklendirem. Düşündüm taşındım ve kararımı verdim. Şehrimiz de bir sünnet şöleni yapılacak ya işte ona katılmaya karar verdim. Yanlız bazı şartlarım var. Sırasıyla belirteyim. Sünnetçim Elazığ'ın en meşhur sünnetçisi ve rekortmeni Hüseyin Çeşme olacak. Eli çok hafif hiç acitmi ve uzat mi. Anlayacağız beş dakika da Beşiktaş yapi. Ağzıma lokum tıhılmayacak. Allah korusun boğulur moğulurum. Sünnet olacam diye ölürüm. Kirvem olacak kişiyi de kendim seçecem. Kirvem Milletvekili, Belediye Başkanı ya da Bakan yardımcısı olacak. Ayrıca kirve için bazı şartlarım daha var. Saat, bisiklet, takım elbise, cep telefonu tablet ve Elazığspor maçları için kombine bilet alacak. Birde tam altın takacak. Bitmedi. Büyüyünce beni sigortalı işe sokacak, bedelli askerlik yaptıracak, kız istemeye gidip, düğünüm de oy çin çini çin çini oynayacak. Ben ondan önce ölürsem cenaze mi kaldıracak, ruhuma bir Fatiha okuyacak kirve arim. Bu şartları taşıyacak kirve adayı varsa gelsin, ilimiz de yapılacak olan sünnet şölenin de tutsun, Hüseyin Çeşme de ucundan azıcık işi halletsin gardaş. Çoh şe istemedim değil mi. Yav şimdi sizde beni ciddiye alıp bu yaşa kadar nerdedin diye sorup şüphe kapmıyasız. Anlayın işte şaka yaptım.