Otuz beş yıl önceydi. İlçem Derinkuyu ve köyleriyle ilgili bir kitap hazırlığındaydım. Dört arkadaş ile birlikte Derinkuyu'nun Til köyüne gittik. 
     Köyün bir yeraltı şehri vardı. Merak içindeydim. Til köyünde bize mihmandarlık yapacak iki kişi vardı. İki kişiyle birlikte altı kişi olmuştuk. Köyün doğu yönünde Kayseri yol güzergahında Selçuklular devrinden kalma harabe bir halde bulunan Dolayhan önünde iki köylü ile buluştuk.
    Arkadaşlardan biri yeni fotoğraf stüdyosu açmıştı. Fotoğrafları o çekecekti. Yanımızdaki diğer iki hemşerimde öğretmendi. Biri bu köyde öğretmenlik yapıyordu. 
   Köyün yeraltı şehri girişi hana çok yakındı. Taş kapıdan içeri girdik.
   Bir süre tünellerde yürüdük. Geniş bir alana geldik. Bu sırada su sesi duyduk. Suyun yakınımızda bulunan kuyudan geldiğini gördük. Kuyunun dip tarafı bana adeta bir nehir hissi uyandırdı. 
  İki fenerimiz vardı. Dikkatli bir halde yürümeye devam ediyorduk ki bu sırada karşımıza ikinci bir tünel çıktı. Hangi koridordan gideceğimize karar veremedik. Burada ikiye ayrıldık. Köylülerden biriyle yolumuza devam ettik. 
    Yirmi dakika kadar yürüdük. Yolun sonuna gelmiştik. Karşımızda üç metre kadar yükseklikte gelişigüzel taşlarla örülmüş bir duvar çıktı. Bu arada hava akımını hissettik. Duvara yaklaşınca bu duvarın öte yanında bir bahçe olduğunu anladık. 
    Duvardan bahçeye geçecek kadar bir delik açtık. O delikten karşı tarafa geçtik. Bahçenin sol tarafında iki oda vardı. 
    Pazar günü olduğu için televizyonda gündüz kuşağı pazar neşesi gibi bir proğram olduğunu düşündüm. Zira bahçeyi güzel bir Türk Halk müziği melodisi dolduruyordu. 
   Köylü arkadaş bize dedi ki, 
    "Aman hane sahibine yakalanmayalım. Adamın yetişkin bir kızı var. Kızına geldiğimizi düşünür. Adam Arnavut göçmeni huysuz, pipirikli biridir", dedi. 
    Arnavut göçmeni adam ya mübadele döneminde ya da sonraki yıllarda köye gelen muhacirlerdendi. 
   Korku içinde, pencere altından eğilerek evin dış kapısına adeta uçarak vardık. Kapıyı açar açmaz kendimizi sokağa attık. 
   Resim de çizdiğim için zaman zaman gezdiğim gördüğüm yeraltı şehirlerinden esinlenerek gerçek ve hayali yeraltı şehirlerine dair resimlerde hem sanat hem de edebiyatta yerini alıyor.
    Nevşehir Derinkuyu da ilginç ve farklı ve birbirleriyle bağlantılı yeraltı şehirleri var. 
    Derinkuyu İlçe merkezinde ki yeraltı şehirlerinin toplamı 4 km alanı buluyor. Burada 1923 yılına kadar yaşamış Rum vatandaşlar evlerini güvenlik amacıyla hep yeraltı şehirlerinin üzerine yaptırmışlar. Herhangi bir tehlike anında yeraltına iniyorlarmış. Yer üstüne meskenler yapılmadan önce insanlar hayvanlarla birlikte yaşıyorlarmış. 
Bu yeraltı şehirleri Türklerin eline geçince Selçuklular ve Osmanlılarda öncelikli olarak düşmanlardan korunmak sonraları ise barınmak amacıyla bu mekanları kullanmışlar. 
     M. Ö. 3000 - 4000 yıllarına kadar uzandığı belirtilen yeraltı şehirleri yerli ve yabancı turistlerce hayranlık uyandırmaya devam ediyor ve gizemli gelmeye devam ediyor. 
   Bu mekanlara ilişkin bazı yazarlar öyküler yazdılar, romanlarında bu mekanlara yer verdiler. Filhakika bu yerler de kim bilir ne hikayeler yaşanmıştır.