İşsizlik olgusu, bireyleri ücret gelirinden yoksun bırakması nedeniyle öncelikle ve çoğunlukla ekonomik boyutu ile ele alınan bir kavramdır. Ancak işsizliğin ekonomik boyutu yanında psikolojik anlamda da bireyler üzerinde ciddi etkileri olduğu bilinmektedir. Özellikle işsizlik sürecinin uzaması, işsizliğin neden olduğu psikolojik sorunları arttırabilmekte, bireylerin iş bulma ümidini kırarak bireyleri işgücü piyasalarından uzaklaştırabilmektedir.

Ekonomik sorun özellikle aile hayatında yükümlülükleri ve finansal sorumlulukları olan yetişkinler için “gelir kaybı ve fakirlik” gibi psikolojik yıkıma neden olabilmektedir. İşsizliğin özellikle uzun zaman alan bir sürece yayılması kişide ağır depresyonlara neden olmaktadır. Ekonomik krizin kendisi zaten bir sorunken bir de iş yapamama, sorumluluklarını yerine getirememe gibi sorunlar kişide uzun vade de onarılması zor derin izler bırakmaktadır. İşsizliğin kişiler ve toplumlar açısından günümüz dünyasında önemli ekonomik problemlerin başında geldiği inkâr edilemez bir gerçektir. Ancak işsizliğin insanlar üzerindeki etkisinin ekonomik sonuçları yanında psiko-sosyal boyutu da önemle üzerinde durulması gereken konulardan biridir.

Bu çoğumuzun bildiği bir gerçek, gelelim esas mevzuya.

Ülkemizde yaşanan işsizlik gerçeği ve bununla baş edemeyen belki de milyonlarca ''DAYISIZ'' insan...

Ekonomik koşullar günümüzdeki kazanç yollarını öyle tıkamış ki insanlar iş bulamamaktan şikayetçi. İş bulan ise gelirinin azlığından. Çünkü günden güne en temel tüketim mallarında bile gerçekleşen fahiş fiyat artışı, artık insanları korkunç bir darboğaza sürüklemiş. Herkesçe malum üniversite mezunu olup işsiz olan kocaman bir kitle var. Artık o kadar yılmışlar ki iş aramaktan ve kendi mesleklerini yapamamaktan. Eşi, dostu, kaba tabirle ve herkesin de deyimi ile ''DAYISI'' olan zaten bu kaygılardan uzak yaşamını sürdürüyor. İşte bu aşamada işsizlerin büyük kısmının en önemli eksiği Dayılarının olmaması.

Son dönemde özellikle kamu kuruluşlarında işçi alım ilanlarına daha alımlar gerçekleşmeden birçok siyasi kurum ve parti den üstü kapalı bir uyarı geliyor. Bu aslında ne utanç verici bir durum. En son bir kamu kuruluşunun işçi alımlarına yönelik kuralar sonucu ismi çıkan kişilerin mülakata tabi tutulacağı haber üzerine birçok siyasi parti temsilcisi bunun adil ve hilesiz olması için takipçisi olacağını beyan etti. Bu olağan gelen ama aslında içine düştüğümüz durumun en acı yansımalarından birisidir. Elbette o kurumu zan altında bırakmak için yazmıyorum bunu, belki de adil bir şekilde, liyakat esaslı olarak gerçekleşecek işe alımlar. Orada sözüm yok, sözüm insanlarımızda bu kurumlara karşı oluşan güvensizliğe ve bu güvensizliği doğuran tavırlara.

Biz insanlar toplumun en temel yapısıyız, ve devlet toplumsal düzenin işeyişinde adalet, eşitlik, özgürlük gibi kavramları tam manasıyla yaşarken dengeyi koruyabilmek adına oluşturulan bir kurumdur. Ne yazık ki günümüzde insanların işin başındaki kişilerin yanlış tutumu nedeni ile birçok kamu kurumuna güveni kalmamıştır. En basit bir işçi alımında bile kaba tabirle DAYISI olan köprüyü geçebiliyorken, kimsesi olmayan ya da sadece liyakati ile o işe talip olan insan yarı yolda kalabiliyor, O nedenle dileğimiz ve temennimiz, gerçekten güvenilirliğiyle herkese örnek olan kurumların olması ve insanlarımızdaki bu güvensizliğin hiç değilse bundan sonra tamir edilmesi.