Sözlerimizde, sohbetlerimizde, yazılarımızda, ‘algı peşinde…’ değiliz/ olamayız da! Bizim inancımız ne diyor. “emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” Kınayanların kınamasından korkma diyor. Hak bildiğin sözü söyle. Evet, sevgili okurlar, Dokunmak sözlükte, ‘el sürmek, değmek. Nesnelerin sıcaklık, soğukluk, sertlik, yumuşaklık gibi niteliklerini deri altındaki sinir uçları aracılığıyla duyumsamak” İçerisinde yaşadığınız şehrin problemlerine/ veya asıl olan, ‘sinir uçlarına’ dokunabiliyor musunuz? Sizler dokundukça; ‘sesler, çığlıklar, feryatlar elbette yükselecektir’

Dokunuyorsunuz çünkü. Menfaatlerine zeval geliyor da, onun için çığlık koparıyorlar.

Her hailimizle, her anımızla; “Allah’ı görür gibi ibadet etmek!” Bu bir tavırdır. Kamil insanların tavrıdır. O tavır nedir?  Ruhun selamete kavuşması… “Kalbin ferahlaması…” “Kalbin huzura ve sükûna kavuşması” Allah Resulü buyuruyorlar; “Rabbim beni terbiye etti!” Burada,  ‘manevi bir lütuf/ veya ihsan’ Sıklıkla, ‘nazardan’ bahsederiz! Nazar nedir; “göz değmesi…” Kur’an da,  “Felak Suresi”  nazara karşı kalkan! Hipnoterapiyle, ‘insanların iç dünyasına dokunabiliyorsunuz’ İçindeki fırtınaları dinleyebiliyorsunuz!

Sıklıkla kullandığımız söz dizimleri, “zamana dokunmak…” “zifiri karanlığa haykırmak…” “Gölgeler, bırakmaz ki yakamızı…”

Ra’d Suresi 15. Ayette şöyle buyrulur; “Göklerde ve yerde bulunan her şey ve bunların gölgeleri sabah akşam, isteseler de istemeseler de Allah’ı secde ederler”

İnsanımızın “Hayallerine dokunabildiniz mi?” “Bir çift sözle dokunabildiniz mi?” O zaman için ne diyoruz; “Yüreğine, gönlüne sağlık…”

Ne deriz,  “falan siyasi halka dokunabiliyor!” Biraz önce bahsettik, “sinir uçlarına dokunmak…”

Siyasilerin meydanlarda, ‘kitleleri harekete geçirmesi’ Kitlenin,  ‘nabzını iyi tutmasıdır’

O halde, ‘dokunmak’ Hissi, hasbi, kalbi olabiliyor.  Ses ile söz ile muhabbet ile olabiliyor.

Beş duyu ile olabiliyor! Göz ile gönül ile yürek ile akıl ile olabiliyor!  “Secde Allah’a en yakın hal…” “Ezan,  ondaki mana bütün vücudumuzu titretir…”

Ses ile dokunmak;  “Öğretmenimizi gördüğümüzde kendimizi toparlarız!” Burada ki dokunma,  ‘saygı da farkındalık…’ “Anne ve babaya sesimizi yükseltmeyiz...” “Onların sesini duymak bizlere heyecan ve güven veriyor!”  Anne ve Babanın sesinde ‘şefkat nazarları…’

Pazarda,  ‘teraziyi doğru tutan esnafın dokunuşu’ O dokunuşu, ‘akıl defterine’ derinliğine yazarız!

 “Kahpe bir dokunuş…” “İkiyüzlü bir bakış…” İnsanı en fazla ne kahreder? Sizlere öncelikle, ‘güvenle…’ yaklaşanlar! Adil ve dürüst davranışlarda bulunanlar! Bir de bakmışsınız ki, ‘sizlere yıllarca rol yapmışlar’ İçten gelen sıcaklığın soğuması/ veya buz kesmesi…

Felak Suresinde; “Yarattığı şeylerin şerrinden…” Şerden sığınmak,  vesveselerden sığınmak…

Cemal Süreyya ne diyorlar; “Bir çift göze âşık olursun/  Sonra bütün gözlere kör!”

Elbette ki, ‘kötülere ve kötülüklere kör olacağız’

Charles Bukowski ne diyorlar; “Sırtından vurana kızma, ona güvenip arkanı dönen sensin

Arkandan konuşana da darılma, onu insan yerine koyan da yine sensin!”

Halkımız arasında sıklıkla kullanılır; “Zülfüyâra dokunmak…” “Hayır, geri duramam, zülfüyâra dokunsa da söyleyeceğim.” “Buz kesilmek”  “Hain bir gece…”

Cahit Zarifoğlu bir şiirinde şöyle der;

“Asıl marifet buluttaydı ama herkes yağmura şiir yazdı.” İnsana dokunan ve ona serinlik veren,  ‘yağmur taneleri’

Jean Anoujh ne diyor; “İnsan, ihtiyar olmaya karar verdiği gün ihtiyarlar”

İnsan, kendi dünyasına da, ‘dokunabiliyor’ Onunla birlikte, ‘hislenebiliyor’

Bir söz vardır, ‘derinliği…’ olan; “Sahi nedir sevmek; bir muma ateş olmak mı? Yoksa yanan ateşe dokunmak mı?”

Hz. Ali’nin veciz bir sözü var; “Gören göze ‘Karanlık’ perde olmaz; Görmek istemeyen göze, ışık ne yapsın?”  Mutluluğu nerede arıyorsunuz?

“Mutluluğa soruldu; “Nerede oturuyorsun?”

Dedi ki; “Allah’ın hükmüne razı olan kalpte…”

 Bu dünyada, ‘dokunabildiğin ölçüde de tutunabilirsin’ Duamız Nedir; “Yarabbi! Bizleri yer ehline ve gök ehline sevdir!”  İnsana en yakın ve en dokunaklı dil, “sevgi dilidir!