Bir ülkenin kaderi, eğitim sisteminin niteliğiyle doğrudan bağlantılıdır. Eğitim; toplumsal kalkınmanın temel yapı taşlarından biridir. Gelişmiş ülkelerde eğitim politikaları, planlı ve sürdürülebilir yapılarıyla dikkat çeker. Toplumun ihtiyaçlarına yanıt veren, bilimsel ve işlevsel çözümler içeren bu sistemler, bireyleri donanımlı kılar, toplumu ise ilerletir.
Türkiye’de ise tablo giderek ağırlaşıyor. Eğitim sistemi yönünü kaybetmiş bir gemi gibi savruluyor. Net bir hedefi, sağlam bir planı ve uygulanabilir bir yol haritası bulunmuyor. Yöneticiler her dönem sistemi yeniden kurgulamaya çalışıyor. Bu durum, öğrencileri, öğretmenleri ve velileri belirsizlik içinde bırakıyor. Her değişiklik kafa karışıklığı yaratıyor.
Eğitim sistemi; toplumun ruhunu, üretim gücünü ve geleceğe dair umudunu şekillendirme sorumluluğunu taşır. Ancak yaşananlar, bu sorumluluğun gereğini karşılamaktan çok uzak bir manzara ortaya koyuyor.
Üniversiteler: Umudun Eşiğinde Bekleyen Kalabalıklar
Üniversiteler; bilgiyi, düşünceyi ve üretimi beslemesi gereken kurumlardır. Ancak bugün üniversiteler birçok gencin işsizlik gerçeğiyle tanışmadan önce sığındığı birer bekleme salonuna dönüşmüş durumda. Kontenjan planlaması yapılmadan açılan bölümler, sahada karşılığı olmayan diplomalar, gençleri çözümden çok hayal kırıklığına yaklaştırıyor.
Tarih bölümünden her yıl 30 bin mezun verildiği halde yalnızca 1.500 kişilik kadro açılıyorsa bu orantısızlık gençliğe yüklenen ağır bir yüktür. Eğitim, umut aşılamalıdır. Fakat yönsüzlük gençleri çıkmaz yollara sürüklüyor. Bu durum karşısında yetkililerin sessiz kalması, sorunu daha da derinleştiriyor.
Yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim almış binlerce genç, kendi uzmanlık alanı dışında çoğu zaman eğitim düzeyine uygun olmayan işlerde çalışıyor. Mühendis, öğretmen mezunları güvenlik görevlisi ya da infaz koruma memurluğuna yöneliyor. Bu tablo büyük bir emek israfı.
Diplomaya yüklenen anlam her geçen gün zayıflıyor. Yıllarca verilen emekler karşılık bulmuyor. Bu sonuç ülke çapında ekonomik ve sosyal kaynakların heba edilmesine yol açıyor. Üretemeyen mezunlar, istihdam edilemeyen branşlar ve yönlendirilmeyen genç potansiyel, toplumsal yapının dinamiklerini zorluyor.
Gelecek Kaygısı Yayılıyor, Umut Giderek Zayıflıyor
Gençler arasında hızla yaygınlaşan gelecek kaygısı adeta toplumsal bir sorun haline geldi. Böyle bir eğitim sistemi hayal kırıklığı ve umutsuzluk hissini öne çıkıyor. İçinde bulunduğu şartlara güven duymayan bir gençlik, bu defa başka topraklarda yaşam kurmayı düşünmeye başlıyor. Başlayan zihinsel göç, fiziksel göçün habercisi konumuna geliyor.
Yeniden Yapılanma: Eğitimde Köklü Dönüşüm Gerekliliği
Çözüm, sistemin kökten yeniden yapılandırılmasından geçiyor. Özellikle mesleki eğitim alanları, ülkenin gerçek ihtiyaçlarına uygun şekilde yeniden kurgulanmalıdır. Teknik liseler, meslek okulları ve üretimle iç içe geçmiş uygulamalı programlar hayata geçirilmelidir. Sanayiyle eşgüdüm içinde çalışabilecek bir altyapı oluşturulmalıdır.
Bu dönüşüm, gençlerin meslek sahibi olmalarını sağlar. Bireysel tatmini artırır ve ülke ekonomisine katkı sunar. Bölüm tercihlerinde toplumsal ihtiyaçlar ve üretim odaklı planlamalar etkili olmalıdır.
İstihdama Dayalı Üniversite Politikası Şart
Üniversite kontenjanları belirlenirken ülkenin iş gücü planlaması esas alınmalıdır. Mezunların işsiz kalması, eğitim sisteminin başarısızlık göstergesidir. Üniversitelerin asli görevi üretken, çözüm odaklı bireyler yetiştirmektir. Bu bağlamda üniversite politikaları, iş gücü piyasasıyla uyum içinde kurgulanmalıdır.
Milli Eğitim, Milli Gelecek
Eğitim yalnızca bir milletin geleceğini biçimlendirir. Bu geleceği sağlıklı inşa edebilmek için yarını planlayan politikalar gereklidir. Eğitim sistemine yönelik kararlar; bilimsel verilere dayalı, akılcı ve sürdürülebilir yaklaşımlarla şekillendirilmelidir.
Bugün atılacak adımlar sadece bugünün sorunlarını çözmekle kalmaz, yarının Türkiye’sini de şekillendirir. Eğitim alanında yaşanan sistemsizlik sürmeye devam ederse bir milletin geleceğini etkileyecek kırılmalar yaşanır.
Bir milletin yürüyüşü eğitimle başlar. Bu yürüyüş sekteye uğradığında, istikbal susar.