Kadim medeniyeti, tarihi ile Elazığ ili birçok kültürel zenginliğini günümüzde yaşatmaktadır. Farklı oyunlar, gelenek ve görenekler, inanışlar, semboller Elâzığ halk kültürünün zengin ögelerindendir. Bölgede ‘Molla Potik’ adıyla bilinen oyun geçmişten bugüne yaşanan, oynanan kültürel sembollerden biridir. Molla Potik Elâzığ- Harput’ta çok eski bir geçmişe sahip olan kültürel inanıştır. Bir başka deyimle Molla Potik inanışı yağmurun yağmadığı, kuraklığın baş gösterdiği zamanlarda Harput ve çevre coğrafyalarında oynanan bir oyunun adıdır. Bu oyun artık günümüzde unutulmaya yüz tutmuş, bazı kültürel etkinliklerin dışında hafızalardan silinmeye başlamıştır. Köklü kültürel bir değerimiz olan Molla Potik oyununu sadece çocuklar oynamaktadır. Yapılan araştırma ve birçok kaynak incelemesine göre Molla Potik oyununun kökleri Altay Türkleri ve Şamanizm inancına dayanmaktadır.  Söz konusu Molla Potik oyununun temel dayanağı olan Şamanizm inancındaki sözleri ise şu şekildedir:

Godu kapıdan geçende,
Kırmızı günü gördün mü?
Yağ verin yağlamağa, bal verin ballamağa,
Godu gülmek istiyor, goymayın ağlamağa,

Godu’ya gaymak gerek,
Kaplara yaymak gerek,
Godu gün çıkarmazsa,
Godu’yu yakmak gerek

    Molla Potik oyunu şu şekilde oynanmaktadır: “Bahar aylarında ve özellikle kurak geçen mevsimlerde köyün veya mahallenin çocukları bir araya gelir. Ardından adına Molla Potik dedikleri bir oyuncak hazır hâle getirilir. Biri uzun biri kısa olmak üzere iki tahta sopa bulunur. Sopalar artı biçiminde birbirine bağlanır. Yatay tutulan sopa kısa olandır. Bu tahtaların üzeri bezlerle, çeşitli renklerdeki kumaşlar veya ipliklerle sarılarak tahtaya bebek sureti verilir. Bebeğin baş kısmına genellikle beyaz bir bez veya yazma örtülür. Molla Potik hazırlanmış olur. Daha sonra oyunculardan ikisi Molla Potik’in iki kolundan tutar. Oyuncular Molla Potik ile beraber oyuna özgü tekerlemeler söyleyerek kapı kapı dolaşmaya başlarlar.

“Molla Potik ne ister?

Allah’tan yağmur ister.

Küpten yağ ister.

Petekten bal ister.

Tenekeden kavurma ister.

Ambardan bulgur ister.

Allah’tan yağmur ister, ver Allah’ım ver.

Sicim gibi yağmur ver.”

    Oyuncular bu tekerlemeyi söylerken evlerin kapılarını çalarlar. Evdekiler gelenlere yağ, bulgur, salça, tuz, ekmek gibi yiyecekler verirler. Kapısı yoklanan köy sakinleri, Molla Potik’in ve çocukların üzerine su serperler. Çocuklar, “Verenin güzel kızı, vermeyenin kel oğlu olsun.” şeklinde karşılık verirler. Toplanan yiyecekler oyunculardan birinin annesine verilir ve anne bu katıklardan bir yemek pişirir. Çocuklar yemeği yerken “Büyük Allah’ım, güzel Allah’ım bize yağmur ve rahmet ver.” diye dua ederler. “Elâzığ yöresindeki bu yağmur duası şekli diğer bölgelerle de benzerlik göstermektedir. Elâzığ halk kültüründe çok yaygın olarak bilinen bu oyun Orta Asya Türk coğrafyasında ise farklı isimler ile bilinmektedir. Molla Potik kelime kökeni olarak “küçük Molla- din adamı” anlamına gelmektedir. “Bu oyuna Bişkek’te, Ahıska Türkleri arasında “Kepçe Hatun”, Türkistan’da “Sust Hatın”, “Süt Hatın”, “Çele Hatın”, Türkmenler arasında “syuyt gazan”, “syuyt hatın”, Tacikler’de “sust mama”, “sust hatın”, “aşağlan”; Sürhanderya’da “boş hatın”, “sus hatın”; Kaskaderya’da “söz hatın”, “ceyle kozak”; Türkistan şehrinde “cele hatın”, “kösem kösem”, “sürhatın”; Dağıstan’da “gudu gudi”, “paşapay”; Musul Kerkük’te “çemçe kız”; Anadolu sahasında “bodi bodi”, “bodi bostan”, “cici ana”, “çalı gezme”, “çaput adam”, “çomça gelin”, “çullu kadın”, “dodu”, “gelin”, “hucrik”, “kepçe gelin”, “mılla (molla) potik” vs. isimleri verilir.” Ayrıca yapmış olduğumuz gözlem ve incelemeler neticesinde Elâzığ’ın Kuzuova bölgesi köylerinde, Baskil, Keban, Ağın ilçelerinde ve Karakoçan bölgesinde Molla Potik oyununun izlerine rastlanılmıştır.  Elâzığlı yazar Ayla Ağabegüm, çocukluk yıllarında Elâzığ’daki Molla Potik ile ilgili anılarından “Elâzığ’da geçen çocukluk yıllarımı hatırlıyorum, çocuklar ellerinde torbalarıyla kapıları çalarlar; «Molla potik ne ister / Allah’tan yağmur ister / Çiniden kavurma ister / Küpten bulgur ister» derken grubun önünde olanların ellerinde sopalarla yaptıkları, başını bezlerle sardıkları bir insan figürü vardır. Açılan kapılardaki hanımlar, istenenleri dua ederek verirken, çöpten ve çaputtan yapılan insan figürünün üstüne de su serperler… Sonunu pek hatırlayamamıştım. Elâzığlı bir hemşehrime sordum. 12 yaşında Elâzığ’ın Germili köyünde yaşadıklarını anlattı. Evlerden toplanan bulgurlar, kavurmalar birleştirilir, köy meydanında ocaklar yanar, kazanlarda etli bulgur pilâvı pişirilirdi. Dua ederek yapılan bulgur pilâvı duaların bitiminde beraberce yenecektir. Yaşlıların, dulların, yetimlerin, çocukların katılmasıyla yapılan duada çobanların yem saatini geçirip aç bıraktığı sürüdeki hayvanlar da vardır. Dua seslerine koyunların, kuzuların melemeleri de katılmıştır. Pilâv yemeye fırsat kalmadan yağmur yağmaya başlamış… Anlatılan hâtıra bazı konularda düşünmemiz gerektiğini bize hatırlatmaktadır. (1)'' şeklinde bahsetmektedir. (2)''

(1) Esma ŞİMŞEK, “Anadolu’da Yağmur Duasına Bağlı Olarak Oynanan Bir Oyun Çömçeli Gelin”, Milli Folklor, Yıl 15, Sayı 60, Ankara 2003, s.78-87. 

(2) Birol AZAR, “Kültürün Kimliğe Dönüştüğü Şehir Harput,” Fırat Üniversitesi Harput Araştırmaları Dergisi,

(FÜHAD) Cilt: 6, Sayı: 11, Mart 2019, s. 87.