Keban ve Keban madenleri konusunda daha önce çokça yazı yazdım. Keban’ı maden denli önemli kılan öteki değer ise ‘Fırat’.

Karasu ve Murat ırmaklarının Keban Yahyalı Köyü'nün ilerisindeki Mango Bükü denilen yerde birleşerek oluşturduğu ‘’Fırat’’ binlerce yıl yaşam kaynaklığı etmiş Anadolu ve Orta Doğu insanına.

Kutsal kitaplar, dinsel metinler, baraj yapımı sırasında bulunan tarihsel yapıtlar, buluntular kanıtlıyorlar bu durumu.

Fırat; Batı dillerinde Prathuss ya da Euphrates olarak geçiyor.  Bunlar Batı kaynaklı sözcükler olsa da, bu adın, Anadolu’dan, binlerce yıl önce Batı dillerine Anadolu uygarlıklarından geçmiş olduğunu düşünüyorum.

Muş bölgesinden gelen Murat ile; Ağrı, Erzurum, Erzincan, Tunceli bölgesinden gelen Karasu’nun ve Peri ve Munzur Çayları gibi çayların ve derelerin birleşerek oluşturduğu ırmak, Keban’dan, Malatya, Diyarbakır, Adıyaman, Şanlıurfa, Gaziantep kent sınırları içinden geçerek Suriye ve ardından da Irak topraklarına girerek burada Dicle Irmağı ile birleşerek Irak-İran arasındaki Şattülarap bölgesinden Basra Körfezi’ne dökülür.

Fırat, Mezopotamya’nın yaşam kaynağıdır.

Yaşamının çoğu yurt dışında geçmiş, birçok yer görmüş olan bir yakınımın, Fırat Köprüsü üzerinden saatlerce izleyip, "Yaşamımda böyle bir güzellik görmedim" dediği ve yeni doğan çocuğuna adını verdiği Fırat, 3000 km'ye yaklaşan uzunluğu ile dünyanın en büyük ve en önemli ırmaklarından biridir.

Mavi-yeşil karışımı temiz görüntüsü ile uzunluğu ve taşıdığı yüksek su oranıyla dünyanın sayılı akarsularındandır.

Irmak üzerinde, ilki Keban Barajı olmak üzere, Karakaya, Atatürk gibi büyük barajlar yapılmış ve ülkemiz bunlardan büyük kazançlar sağlamıştır.

Su, dünyada yaşamın temel kaynağı. Uzayda bile yaşanabilir gezegen aranırken, oksijenden çok suyun varlığı araştırılır.

Bizse elimizdeki bu değerin Fırat’ın ya paha biçilmez olduğunu bilmiyoruz ya da üç beş kuruş için buna müsaade ediyoruz.

Fırat'a akan Karasu ırmağına siyanür karıştığı haberleri herkeste bir tedirginlik yarattı. Resmi kaynaklar ve şirket bu sızıntının az olduğunu ileri sürerken kimileri tonlarca siyanür ve asidin suya karıştığını belirtiyor…

Karasu Irmağı kıyısında, bir Kanada-ABD firması yirmi yıldır siyanürle, sülfürik asitle altın çıkarıyor, altın arıyor ve sürekli arama sahasını büyütüyor.

Soruyorum, dünyanın tüm altın madenlerini bir araya getirsek Fırat’ın bir damlası eder mi? Yarın bu  suyu bulamazsak tonlarca altın ile bir damla su elde edebilir miyiz?

%1 vergi almak için bu ülkenin belki de en büyük değerinin dibinde altın madeni çıkarma izni vermek ayıptır, yazıktır, müstemleke bir ülke olduğumuzu kabul etmektir. Mevcut maden yasası da sanki tüm madenlerimizi yabancılara devretmek, tüm değerlerimizi Batılı şirketlere peşkeş çekmek için çıkartılmıştır.

Dünya tarihinin en önemli bölgesi Mezopotamya bölgesinin en büyük kaynağı olan Fırat’a bunu yapmak zulümdür. Dünyanın hiçbir ülkesi kendine müstemleke muamelesi yaptırmaz.

Büyük Orta Doğu Projesi'nde en önemli ögelerden biri olan Fırat’a yapılanlar bilinçli yapılmış olabilir mi diye düşünmeden de edemiyoruz.

Tekrar belirteyim dünyanın tüm altınları Fırat’ın tek bir damla suyundan daha değersizdir.

Felaketin ayak seslerini duyduk, yıkım iyice büyümeden muhalefet, mahkemeler, belediye başkanları, savcılar, gazeteler, çevre örgütleri bu yurt savunmasında yüreklice görevlerini yerine getirmeli, ülkemizin geleceğini karartan, değerlerini sömüren bu tür şirketlerin çalışmalarına son verilmelidir.

Yoksa, emin olun İliç ile başlayanlar, Kemaliye, Ovacık, Hozat, Pülümür, Divriği, Kangal, Arapgir, Ağın, Keban’a da el atacak, yurdumuzu yaşanmaz hale getireceklerdir. Aklımızı başımıza toplamanın zamanı geldi de geçiyor bile…