Bizim en büyük eksikliğimiz nedir? Bir konuyu enine boyuna tartışmıyoruz! Aramızdaki ihtilafları/ veya ayrılıkları gidermiyoruz. Bu yönde de, çabalar sarf etmiyoruz. Her zaman için, ‘ortak bir akla ve ortak bir paydaya ihtiyacımız olduğunu söyleriz’ Ama bu sürekli söylemde kalıyor. “Öncelikle Şura” diyoruz. Geliniz, bu kavram üzerinde duralım.

Şura ile ilk akla gelen, “istişare”,  “müzakere”, “meşveret”,  “danışma”.  Her biri bizler için, “sımsıcak…” kavramlar!

Şura ile ilgili olarak sözlükte şu ifadeler karşımıza çıkıyor;

“Konuşma yeri, istişare meclisi. Büyüklerin istişare için toplanma yeri.” “Meşveret için toplantı”, “Meşveret etme”.

Kur’an buyuruyor  “Ve onlar ki, Rableri(nin da’vetin)e icabet ederler. Ve namazı hakkıyla eda ederler. Onların işleri ise aralarında şura’dır (istişare iledir) Ve (onlar) kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden (Allah yolunda) sarf ederler” (Şura, 38)

 “Ve kendilerine zulüm vaki olduğu zaman, Onlar yardımlaş(arak intikamlarını al)an kimselerdir” (Şura, 39)

En zor günlerimizde, en zor alınan kararlarda, birbirimizle, “istişare…” ederiz! Atalarımız ne derler; “Akıl, akıldan üstündür!” İstişare; bizlere, en makulü veya en doğruya ulaşmada yardımcı olur!

Âli İmrân Suresi 159. Ayet’te şöyle buyrulur; “Uhud Savaşı’nda sen, Allah’tan gelen bir merhamet sayesindedir ki, Onlara (Ashaba) yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, muhakkak onlar etrafından dağılıp gitmişlerdi. Artık onları bağışla ve kendilerine Allah’tan mağfiret dile. İş hususunda fikirlerini al (müşavere et). Müşavereden sonra da bir şeyi yapmaya karar verdin mi? Artık, Allah’a güven ve dayan. Allah tevekkül edenleri sever.”  

İstişare için bir araya gelenler, “en hayırlı sofrayı…” kurmuş olurlar. Birbirlerine danışanlar,  “daha az yanılırlar, daha sağlıklı karar verirler, daha huzurlu,  daha güvende,  afları daha sık…” olurlar. İstişarede,  “rahmet…” ve “bereket…” vardır.                                   

Ailede istişare, Okulda veya iş yerinde istişare, devletin en âli makamlarında istişare…

İstişarede,  “model…” vardır. O modeli bizler, “inancımızdan” ve “örfümüzden” alırız.

Aksaçlı ve bilge kişilerin sözlerine dikkatle yer veririz! İstişarede;  halim, selim, yumuşak bir tutum gözetilir Kaba, katı davranışlardan kaçınılır. Hoşgörülü bir anlayışla fikirler paylaşılır. Allah sevgisini, rızasını kazanmak asıl maksattır

Hadis, “Biriniz (din) kardeşine danıştığı zaman, danışılan kimse ona hak ve doğru bildiğini söylesin.” Doğruluk, “emanettir…” şiarı önemlidir.

Bir diğer hadiste ise şöyle buyruluyor; “Kim bilmeden fetva verirse, yapılan işin günahı, o fetvayı verene gider. Kim Müslüman kardeşine bile bile yanlış yol gösterirse, ona ihanet etmiş olur.”

İnancımız, “aldatan bizden değildir!” diyor. Bildiklerimizi söylemekten çekinmeyeceğiz.

Her birimizin buluşacağı adres,  “doğru bir istasyon…” olacaktır! Hadis, “Kişi bildiği bir şey sorulduğu zaman onu gizlerse; Allah kıyamet günü o kimseyi ateşten bir gemle (yularla) bağlar.”

İstişare eden, “aldanmaz…” ve de “pişman…” olmaz! İstişare,  “ayrılıkların…” önüne geçer!

İstişarede,  “kalbi muhabbet…” artar!

Hz. Enes ne diyorlar; “arkadaşları ile istişarede, Hz. Peygamber kadar ileri giden bir başkasını görmedim.” İstişare,  “paylaşma…” veya  “üleşme…” kültürüdür. İstişare,  “iyi idare etmenin…” yollarını da bizlere açar.

Dinle ve karşındaki insana itibar et ki, “itibar…” bulasın! Sükût, bazen sözün önüne geçebilir.

Sözü,  “teraziye…” al.  Adaletli ve erdemli söz söyle ki, etkili olsun! Akla bir çerçeve istiyorsan, en uygunu; “vicdanındır!” “Şura…” öyle muhteşem bir kavramdır ki; 1400 yıl önce, bu milleti “katılımcı…” kültürle yoğuruyor! Bir manada, “despotizmi…” yerle bir ediyor.

İnsan merkezli bir, “zevk, incelik ve estetik…” oluşturuyor. “Şura Kavramı…” asrımızı donatabilecek en ideal kavram! İnancımız bizleri öncelikle, “insanı esas alan…”  İdealizm örgüsünü bizlere takdim ediyor. Ne mutlu.