Düşünüyorum da, bizler “Kadın Haklarını” batıdan mı öğreneceğiz? Yoksa bu milletin ‘değerlerinden mi?’ Hangi yolu tercih edeceğiz? Kur’an da, kadınlar hakkında “80 ayet” geçiyor!

İnancımız ne diyor “Erkeğin kadın üzerinde, kadının da erkek üzerinde hakları vardır!”

İlk defa, kadın ve onların “haklarından” bahseden, bizlerin yüce dinidir!

Yüce dinimiz, kadın ve erkekleri birlikte zikreder. Bizler okumadan niye kendimize göre hüküm çıkarıyoruz!  Doğru olan birdir. Ama doğrudan ayrılan binlerce yol vardır.

Tevbe Suresi 71.nci ayette ne buyruluyor;

“Erkek ve kadın bütün müminler birbirlerinin, dostları ve velileridirler.  İyiliği emreden, kötülükten vazgeçirirler. Namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah’a ve Resulüne itaat ederler. İşte bunları Allah’ın rahmetiyle yargılayacağız.  Çünkü Allah azizdir, hâkimdir.”

İslam, müjdeleyicidir, hiçbir zaman, ‘zorlayıcı’ olmamıştır!

“Şiddet” böyle bir kavram bu milletin, “sözlüğünde…” yer almaz ve alamaz da!

Kadına şiddette neler vardır; ‘bilgisizlik, cehalet, koyu bir taassup ve haddi aşma…’

Kalem Suresi 4.ncü ayette şöyle buyrulur “Ve sen büyük bir ahlak üzerinesin”

O’nun ahlakı, “Kur’an’dı…”

“Allah Resulü (sav.)  Yaşayan Kur’an’dı!”

Böyle bir ahlak sahibinin, “ümmeti” olmak ne demektir? Aynı, ‘gemide…’ yer almaktır!

Bütün kötülüklerin veya çirkinliklerin kapılarını, kendilerine kapatan bir milletin seçiminde, elbette ki, “insan…” olacaktır. Burada ne diyoruz, ‘kendimize gelelim’ Öncelikle bir fert olarak, kendi hayatımıza bakalım. Kendimizi sorgulayalım!

Arif Nihat Asya, “Fetih Marşında”

“Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın

Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın!”

Kadın ve ona yüceliklerin yolunu açan, “annelik…” ne kutsi bir makamdır!

“Cennet, annelerin ayakları altındadır” O halde şunu söyleyebiliriz,

Kadın ve anne hakkını en sağlıklı bir şekilde, bizlere öğreten, yüce dinimizdir. Yeter ki, ‘öğrenelim…’

Rahmetli anne ve babama yazdığım iki dörtlükte yüreğimin sesini sizlerle paylaşmak istiyorum

Anne sesinde en gizemli şefkat

Kolları usulca sarar merhamet

Öğretir dudakları; "gönül sabret"

Sabırla, yüce dileğe selam et

Baba sesinde uhrevi bir beste

On üç makam dökülür bir nefeste

Sözler gül gibi açar; deste deste

Gül kokulu rayiha da kelam et”

Son üç yıl içerisinde, ‘anne ve babamızı kaybettik’

Asıl önemli olan nedir, “anne ve babamızın bizlere rol-model olan hayat dersi…”

Öncelikle, “Bilge insanlardı” Her ikisi de, ‘feraset sahibiydi’

Bizlere ilk bıraktığı dersler, “iyiliği emreder, kötülüğü men ederlerdi!”

Hanemizde, “mükemmel bir sevgi- saygı ortamı…” mevcuttu.  Kendimize, ‘öz güveni aşıladılar’

Her zaman ve her mekânda, ‘doğru sözlü ve dürüst olmamızı’ sürekli tavsiye ettiler.

Hanemizde, ‘sohbet kültürü’ bizleri derinden etkiliyordu. Bizim kültürümüzde kadına, “Hanım!” deriz.

Buradaki inceliği ve kadına yüklenilen zarafeti lütfen iyi okuyalım. Gerisi teferruat efendim.

 

“12 SAYISI”

La İlahe İllallah; Arapça 12 harftir

Sayılarda, “tarihi ve zamanı…” ifade edersiniz. Saatlerde, 12 sayısında ‘günün ortası!’

Bir yılda, 12 ay var… Astroloji de, 12 burç…

Gökyüzünde 12 yıldız grubundan (burçlardan) söz ederiz!

12 sayısı, “bir düzinenin…” adıdır!

Hz. İsa’nı n, kendilerine bağlı “12 havarisi…”

Takvimlerde, “12 hayvanlı takvim…”

Musevilikte, Hz. Yakup’un 12 oğlu… Ve İsrail’in 12 Havarisi…

Tevbe Suresi 36.ncı ayette şöyle buyrulur; “Şüphesiz ki, gökleri ve yeri yarattığı günde, Allah’ın kitabında (Levh-i Mahfûz’da) Allah katında ayların sayısı on iki aydır”

Maide Suresi 12.nci ayette de şöyle buyrulur; “Andolsun, Allah İsrailoğulları'ndan (sağlam) söz almıştı. (Her kabileden birer kişi olarak) içlerinden on iki de vekil tayin etmiştik.”