Mehter takımını bilirsiniz. Yüzyıllarca melodileri ile düşman yüreklere korku salan, askerimizi ise yüreklendiren, yine kendine has duraklayarak yürüyüş sistemi olan Osmanlı askeri bando takımı diyebiliriz.

Yanlış anlaşılma sonu iki ileri bir geri yürüyüş sistemi denilse de aslında duraklama ile yürüme, çevreyi kolaçan etmek ve gelebilecek tehditler için düşünülmüş bir savunma sistemidir.

 

İster yanlış anlama diyelim, isterseniz strateji diyelim, günümüzde uygulanan dış politikada iki ileri bir geri uygulamalara daha sık şahit olmaya başladık.

Rahip BRUNSON vakası ilk akla gelen vakalarda biri…

Tutuklandığında kıyametlerin koptuğu, salıvermenin söz konusu bile olmadığı bu vakada, bir sabah ansızın uçak arkasından el sallarken bulduk kendimizi…

İşin hukuksal boyutu ile ilgili karar bir yana siyasî olarak prim yapmak istediğiniz eylemleri yüzünüze bulaştırmanız sizlere değil ülkenin itibarına zarar vermektedir.

Satın almakta sonuna kadar haklı olduğumuz S400 hava savunma sisteminde ise yine kaçıncı hüsranı yaşadığımızı unuttuk.

Biz bunu kurarız… Gerektiğinde kullanırız” nutukları boş birer lakırdıdan öteye gitmeyip, milyonlarca dolar ödeyerek almış olduğumuz sistemlerin depolarda çürütülmesi dikkatli vatanseverlerin gözünden kaçmamaktadır.

15 Temmuz hain darbesinin destekçisi diye ilan ettiğiniz ülkeleri birkaç sene sonra yüzlerde gülücük ile ziyarete gitmeniz, geri adım atma olayını farklı bir boyuta taşıyarak geri zıplama deyimini literatürümüze sokmuştur.

Özellikle dış politikada geri adım atma olayı telafisi mümkün olmayan durumların doğmasına sebebiyet verecektir. Türk Devleti uluslararası arenadaki gücünü geri adım atarak değil; dik, onurlu ve kararlı duruşu ile kazanmıştır.

Benim devletim gerektiği yerde yumruğunu vuracak ve arkasında da duracaktır. Bunun ardından gelen zorluklar ise bu halka vız gelecektir. Kurtuluş Savaşımızda liderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün bir emri aklıma geliyor. “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum.” O noktada geri adım attığınızı düşüne biliyor musunuz? Bugün burada rahat gezebilir miydik? Ezan susar mıydı?

 

Daha eski yıllara uzanalım, askerimizin başına çuval geçirilmesi olayı mı dersiniz? Uluslararası sularda İsrail komandolarının vatandaşlarımızı öldürmesi mi dersiniz? Burnumuzun dibindeki Ege adacıklarına dikilen karakollar mı dersiniz?

Suriye içindeki karışıklıklarda taraf olunması da ayrı bir muammadır. Bir yıl kardeşimiz denilen ESAD, birkaç yıl içinde içinden çıkan canavar sonrası ESAD halini almış, olay içinden çıkılması çok zor bir duruma dönüşmüştür. Zarar Türk Devletinin ve Türk Halkının omuzlarına yüklenmiştir.

Bütün bunlar tarihin sayfalarına not düşülmektedir. Siyasî iktidarların yapmış olduğu hamleler sonunda, Ülkenin itibarı ciddi anlamda etkilenmektedir. Ülke içinde atmış olduğunuz nutukların, uluslararası arenada artık hiçbir ağırlığı kalmamıştır.

Son hadise ise NATO’ya katılmayı düşünen iki Avrupa ülkesinin üyeliklerinin veto edilme hadisesinin ise sonucu bellidir. Türkiye en sonunda veto hakkından vazgeçip onay verecektir. Yakın tarihimizde yaşamış olduğumuz örnekler bunun sonucunu bizlere göstermektedir.

 

Yüce Türk milleti tek yumruk olarak karar verdiği, atmış olduğu adımlardan vazgeçmeyerek Cumhuriyetine kavuşmuştur. Hatırlayınız, Osmanlının son dönemlerinde manda yönetimi isteyenler, tekrar Osmanlı’yı canlandırmak isteyenler olmuştur. Ancak millet kendi öz menfaatlerini her şeyden önde tutarak, attığı adımdan geri dönmeyerek, temeli bağımsızlık ve özgürlük olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.