Bir arkadaşım, eşeğin ve eşekliğin kitabını yazdı. “Üçüncü Harnȃme”  adlı kitabın tanıtımında “Bu kitap sadece eşeğin değil, eşekliğin ve eşşoğlu eşşekliğin de kitabıdır. Bu kitabı hazırlarken, eşek yüküyle kitabı inceledik ve eşşek gibi çalıştık. Çalışma nihayete erince de eşeğimizi bulmuş gibi sevindik! Venezuela devlet başkanı Hugo Chavez, yakın bir tarihte ABD başkanı George Walker Bush’un korkak, eşek ve ayyaş olduğunu söyledi. Bu söz "Bush’a karşı dünyada yükselen tepkinin” bir ifadesiydi. Eğer bir Türk başbakanı, Bush’a hakaret etmek istese asla eşek demez, kesinlikle “eşşekoğlu eşşek" derdi. Çünkü eşeklik evrensel bir olgudur; fakat "eşşekoğlu eşşeklik" tabiri sadece Anadolu insanının dilindedir.”[1] deniyor. Eşekliğin de cahilliğin de sınırı yok. Kitap türlü eşekliğe temas ediyor.  

Efendim rivayet edilir ki, bir kadın sahabi, biraz başı açılmış bir vaziyette toplum kalabalığın içinden geçerken: “Böyle nasıl dolanırsın? Bak insanlar var!” diye uyarılmış.  Kadın kolunu kaldırarak arkadakileri göstermiş. “Bak, bunlar insan değil ki!” Uyaranlar kadının kolu altından geridekilere baktıklarında, onların tuhaf yaratıklar olduklarını görmüşler. 

Gerçekten, hayvan olan esas eşeği tenzih ederim, her toplumda insan gibi görünen eşekler ve yaratıklar vardır. 

Günümüzde dijital ortamlarda, sosyal medyada sahte isimlerle, her türlü eşşekliği yapan, saklandığı yerden insanlara türlü hakaretler eden, bunu marifet zannedenler de bu türdendir.  

Rumuzların, sahte isimlerin arkasına sığınan kahpelerdir bunlar.  Bir şeylerin arkasına sığınan, kendini saklayarak insanların yüzlerine söyleyemeyeceği şeyleri bu yollarla dile getiren kancık namertlerdir bunlar. Bu tür sütü bozuk zibidilere de sessiz kalamayız, kalmamalıyız.  

Edep ya hu! 

Uşun Koca Oğlu Seğrek Destanı 

Dede Korkut Kitabında Destan, Uşun Koca Oğlu Seğrek Destanı vardır. Destan “Oguz zamanında Uşun Koca derler bir kişi varıdı. Ömrinde iki oglı varıdı. Ulu oglınun adı Egrek idi, bahadur, delü yahşı yigit idi. Bayındır Hanun divanına kaçan istese varur gelür idi. Begler begi olan Kazan divanında buna heç kapu baca yogıdı. Begleri basub Kazan öninde otururıdı. Kimseye iltifat eylemezidi. Meger, hanum, gene bir gün begleri basub oturıcak Ters Uzamış derler idi Oguzda bir yigit varıdı, eydür: “Mere Uşun Koca oglı, bu oturan begler her biri oturdugı yeri kılıcıyıla etmegiyile alubdur. Mere, sen baş mı kesdün kan mı tökdün, aç mı toyurdun, yalıncak mı tonatdun?” dedi. Egrek eydür: “Mere Ters Uzamış, baş kesüb kan tökmek hüner midür” dedi. Eydür: “Beli hünerdür ya!” Ters Uzamış’un sözi Egreg’e kar eyledi, turdı Kazan Beg’den akın diledi” diye başlar ve devam eder. 

Türk Töresinde “Divan”a oturmak, söz sahibi olmak için mertlik, yiğitlik göstermek, ortaya eser-ürün koymak; birilerine söz etmek için en az onlar kadar hizmet etmiş olmak gerekir. 

Değerli Ağabeyim Fethi NAMLIOĞLU güzel bir duada, dilekte bulunmuş. 

“İnsana rast gelesin” diye. Bu çok güzel dua ve dilek. Allah, bizleri insan gibi insan, adam gibi adamlarla karşılaştırsın. 

Lastik Dayı 

Efendim mahallemizde adını bile bilmediğimiz, çoluk çocuğun “Lastiiiik” diye bağırarak kızdırdığı “Lastik Dayı” diye tanıdığımız bir muhterem vardı.  Bu Dayı muhtemelen zihinsel ve kısmȋ bedensel engelliydi. Bilirsiniz, deli mi veli mi oldukları belli olmayan bu insanlar, zaman zaman öyle bir laf ederler ki açıklaması ansiklopedilere sığmaz. 

Lastik Dayı bizim evin duvarından akan pınardan abdestini alır ve evlerinin balkonunda namaz kılardı. Gerek abdest alırken gerekse namaz kılarken arkadan gaz kaçırırdı. 

Bir gün mahallemizdeki büyüklerden biri; “Yahu dayı, namaz kılarken gaz kaçırıyorsun. Abdestin bozuluyor ve namaz olmuyor. Abdest tazeleyip yeniden namaz kılman gerekir” der. 

Lastik Dayı: 

“Oğul, benim önüm Hak’k’a doğru ya, sen arkadan gelen dırıltılara kulak asma der. 

Hamdolsun önümüz Hak’k’a doğrudur. 

Arkadan gelen dırıltılara kulak asmıyoruz. 

Esen kalınız… 

[1] Prof. Dr. Hayrullah Şanzumi, Üçüncü Harname,