Eleştirmek yeri geldiği zaman çok kolaydır. Gözünün üzerinde kaşın var misali bir hata bulunur elbet. Yapıcı olmak, bardağın dolu tarafını görmek ise göz ister, vicdan ister. Günümüzde ise toplumun kantarı iyiden iyiye bozuldu. Eski insanların deyimi ile kantarın topuzu kaçtı.

Ancak özeleştiri noktasında ise kendimizi sorgulamamız lazımdır.

20 yıldır bu ülkeyi yöneten kadroyu Yunan halkı seçmemiştir. Ya da İran’da düzenlenen referandum sonucu; bu vekiller oy pusulasına yazılmamışlardır. Tamamen yerli ve milli bir hareketin sonucudur yaşadıklarımız. Ancak yerli ve millilik ne demektir onunda bilinmesi gerekir. Aynı anda birçok işi yapmaya kalkarsanız yüzünüze ve gözünüze bulaştırırsınız.

Taa çıraklıktan yetişmiş usta bir tır şoförü olabilirsiniz.
Ancak, şanzımandan anlayamayabilirsiniz. Motor ustası olmanız gerekmez. Oto elektrik aksamlarını kurcalamamanız gerekir. Lastik tamiri için bir lastikçi bulmanız gerekir. Tüm bu anlattıklarımda bilmişlik taslarsanız, ben motor ustasıyım deyip dalarsanız kaputun altına, patlamış lastiği yolda tamir edip takarsanız aynı yerine, göstergede yanan lambayı söküp atarsanız camdan dışarı sonucu malumunuzdur. Bu şoförü bu noktaya getirenler hiç sızlanmamalıdırlar. Perşembenin geleceği çarşambadan bellidir. Kendini her şeyin üstünde görenler bir gün mutlaka bulundukları yerde uyanırlar.

Üretim için kurulan fabrikalar aslında milletin öz malıdır. Ona sıkı sıkıya sahip olmalıdırlar. Geçen hafta içerisinde izlemiş olduğum bir haber içeriğinde artan gübre fiyatları aklıma çok da eski olmayan bir hadiseyi getirdi. Bir arkadaşımızın akrabasının başına gelen bir hadiseyi…

Sivrice ilçemizde 1980’li yıllarda kurulu bulunan Azot ve Gübre Fabrikası’nı hatırlayanlarınız vardır.

Hadise bu fabrika içerisinde geçiyor. Gece vardiyasında bulunan işçi kardeş ya da kardeşlerimiz!..

Düzgünçalışan bir makineyi arızalı bir hale getirerek (öğütücü sistemin içerisine katı parça atarak) vardiyada işi paydos etmişler ve kendilerini uykunun tatlı kollarına bırakmışlar…

Fabrika veya üretim umurlarında değil. O,ya da onların tek derdi o gece temiz bir uyku çekip, yarınki şahsi işlerine bakmak…

Kazanmış olduğu paranın haram olacağının farkında değil. Sonunda Sivrice’nin düştüğü;düşeceği durumu yatacağı rüyada bile göremez. Bugünde kalkıp “Vay efendim gübrenin çuvalı bilmem ne kadar olmuş!” dediği vakit; “Efendi efendi sizin burada kurulu fabrikayı niye korumadınız?”, “Bu fabrika sizin ekmek kapınız değil miydi?”, “Bu fabrika milletin öz malı değil miydi?” Dediğiniz zaman, bilmem neci olup yaftalanıyorsunuz…

Bu ve buna benzer birçok hadiseyi çevrenizdeki fabrika çalışanlarından duymuşsunuzdur. Onun içindir ki önce iğneyi kendimize sonra çuvaldızı başkasına batıralım.

Gerek özel sektörde olsun, gerekse kamu sektörü; tüm çalışan insanlarımızın, verimlilik ile hizmet etmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde içerisinde bulunduğu yapıya zarar verecektir.

Halkın gerçeklerine kulak vermemiz ise zaruridir. Akşam haberlerinde iktidara yakın bir televizyon kanalındaki haberleri izleyince, bir kesimin toplumun diğer kesiminden ne kadar bîhaber olabileceğine tanık oldum. 15 dakika izleyebildiğim haber bülteninde ise yurtdışında rahatsızlanan bir vatandaşımızın; Sağlık Bakanlığı’na bağlı ambulans uçakla memlekete getirilmesi, uzun ve de dramatik bir şekilde aktarılıyordu. Bir diğer haberde Cumhurbaşkanımızın eşi hanımefendinin yazmış olduğu bir kitap tanıtımı, uzun uzun anlatıldı. Kitapta soyu tükenmekte olan bir kuş türünün son ötüşü ile ilgili yazılanlar anlatılıyor, külliyede yapılan tanıtım toplantısı ve resim sergisi ile gündem aktarılıyordu. Aklımda onlarca soru, yüzümde bir tebessümle kanalı değiştirdim. Porsiyonlarımızı küçültme önerisi sunan hanımefendinin, Fransız Kraliçesi Marie Antoinette’nin meşhur diyalogunu duymuş mudur? Diye kendime soramadan edemedim.Kraliçeye utana sıkıla açıklama yapan danışmanları; “Kraliçem halkınız aç ekmek bulamıyorlar” dediğinde, “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!..” sözleri tarih notları arasına yazılsa da, ders almayı bilenler için, ansiklopediler dolduracak kadar anlamlı ve düşündürücüdür.

Unutmadan; İğneyi kendimize çuvaldızı başkasına batıralım…