İnsan ve aile, millet hayatımızın çekirdeğidir.

Aile, ‘en küçük sosyal topluluk’ olarak ifade edilir ama millet hayatımızın asıl direncini aileden aldığını/ kazandığını belirtmek isterim.

Tahrim Suresi 6.ncı ayette şöyle buyrulur;

“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun!”

Dikkat edilirse, burada bir emir/ buyruk var; “ailenin ve neslin korunması!” önceliği.

Kur’an bizlere, “Kıyametin Kopuş senaryosunu anlatıyor!”

Me’aric Suresi 8-9.ncu ayetlerde şöyle buyruluyor;

“O gök, erimiş maden gibi olur”

Dallarda (atılmış) rengârenk yün gibi olur”

Sabırla en büyük mücadelemiz, “ailemizi ve neslimizi korumak!”

Bu tamamen maddi ve manevi anlamda korunmadır.

Belki de her sabah ki dualarımızda; “Ailemizi ve neslimizi asrın fitnesinden, tuzaklarından, asrın kötülüklerinden sen muhafaza eyle!”

Önceliğimizde ne olacaktır, “eğitimli erdemli bir toplum!” inşa etmektir.

Ocak- 2020 Elâzığ Depreminden sonra, hemen yaşadığımız bir belâ; “insanımızı evlerine hapseden Covid-19 belâsı!” Belâ üzerine belâ… Yara üzerine yara… 06 Şubat 2023 Kahramanmaraş Merkezli 7.7 ve 7.6 şiddetinde ki depremler; ‘asrın deprem kasırgası…’

Sabır, tahammül ve direnç noktalarında, ‘aileleri…’ görüyoruz!

Mülk Suresi 23.ncü ayette şöyle buyrulur; “(Ey Resulüm!) De ki: “Sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve kalpler veren O’dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz!” Bir ailede, ‘anne ve baba rol modeldir’ Geçmiş ile gelecek arasındaki köprüleri, anne ve baba inşa ederler.

Gözlerimizi aile ortamında açarız… İlk hayat serüveni bu kutsi ortamda başlar/ şekillenir.

Çocukların ilk muallimi, “anne ve babadır!”

Sabrı, şükrü, saygıyı, sevgiyi, merhameti, selâmı, nezaketi, zarafeti, tahammülü, sıkıntıları ve bilumum hayatın gerçeklerini bu ocakta/ onun uhrevi sıcaklığında öğreniriz…

Rahmetli Ninem, “Dini bütün bir insandı!” Mektuplarını genellikle, “Osmanlıca…” yazarlardı. İyi bir şairdi. Yaşadığı dönemlerde, ‘gündemi çok iyi takip ederlerdi’ Hoş sohbetti…

Kur’an’ı çok güzel okurlardı. Kur’an dinlerken bir yandan da mealini/ Türkçe açıklamasını bizler okurduk. Kâinatın insan için yaratıldığını düşünmek bile bizleri şuurlandırırdı!

Mülk Suresi 5.nci ayette şöyle buyruluyor;

“Andolsun ki dünya semasını kandillerle süsledik ve onları (kulak hırsızlığı yapan) şeytanlar için (atılacak) taşlar yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık!”

Bizler, şehir kültürü kadar kırsal kültürle de yetiştik. Özelliklede yazın akşam karanlık çöktükten sonra; dama halılar, kilimler serer, çaylarımızı demler, gecenin geç vakitlerine kadar, ‘gök kubbeyi süsleyen yıldızların altında sohbetler ederdik’ Halen hafızamda o yılları hiç unutamam… Aile Kültürü o kadar önemli ki… Özellikle de bayramlarda; “üç nesil bir araya gelirdi…” Büyük bir şenlik, büyük bir coşku içerisinde sofralar kurulurdu…

Yüksek bir moral içerisinde mutluluğu aile fertleriyle birlikte paylaşmak/ sofranızdaki ekmeği üleşmek

O sımsıcak atmosferde, ‘zaman dursun…’ sohbet faslı hiç bitmesin diye düşünüyorsunuz.

Bizlere hayat zevkini veren birçok geleneklerimizi/ göreneklerimizi/ törelerimizi ailemden aldım dersem yeğdir. Harput Musikisine olan kulak aşinalığım aile ortamında oluştu. Şiiri, sanatı, edebiyatı, musikiyi sevmemin yegâne atmosferi aile ortamından gelir. Bu ortamlar, bizlere sürekli kendimize olan özgüveni aşıladı. Okumayı, sürekli öğrenmeyi teşvik eden bir aile ortamında yaşamak elbette sizlere farklı bir heyecan verir.

Bizlerden önceki nesillere bakıyorum… Eğitimli, vakarlı, edepli, insanı ve hizmeti seven, dostlarına karşı vefalı, fedakâr bir nesil… Dönemin âlimleriyle birliktelikleri, dostlukları, beraberlikleri olmuş!

Büyük amcalarımın 1911 tarihinde, Harput’ta metfun İmam Efendi ile birlikte Hac yolculuğu yaptıklarını doyasıya anlatırlardı. Nesiller boyu devam eden kadim bir dostluk! “İçinizde hayırda yarışan bir topluluk olsun!” Bu şuurla hayata baktık. Şu söz hafızamda sürekli yer almıştır; “Hizmet eden bir kimse hizmetinde bulunduğu toplumun efendisidir!”

Ve özellikle de, ‘karşılık beklemeden…’ sadece Allah rızası için ‘hizmette bulunmak’ ne kadar evla bir durum değil mi?