Sevdiklerimize sevgimizin derecesini belirtmek için sarf ettiğimiz hitaplardan biri kurbân kelimesidir. Bu kelime sınırsız sevginin ifadesini belirtir. Kurbân Bayramı’nda kurbân edilecek koç günlerce evvel kınalanırdı. Evlerin bahçelerinde çocukların eğlencesi haline gelir kurbân edilecek saate kadar itina ile bakılırdı. En ilkel dinlerden semavî dinlere kadar hepsinde kurbân geleneği vardır. Hz. Adem’den başlayarak günümüze kadar gelen kadim dini gelenek cemiyet hayatının da ayrılmaz bir parçası olmuştur.

    Gelişen medeni değerler bu adetin de değişime uğramasına sebep olmuştur. Şehirleşme ile modernleşme arasında kalan gelenekçi yapı kendisine yer aramaya çalışırken amorf bir yapının ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Alışveriş merkezleri, vakıflar, hayır kurumları ve diğerleri vekaleten kurbân kesme yarışındalar. İlginç olan ise; kurbân fiyatlarının her birine göre değişik olmasıdır. Canlı hayvan piyasasını bilenlerin hayret içinde kaldığı bu uygulamaların sonunun ne olacağını şimdiden kestirmek zordur.

    İlkel dinlerin kurbânları arasında insanların olduğunu söylemek zor değildir. Canlılar arasında insanın kurbân olarak seçilmesi doğa üstü farz edilen varlıklara bağlılık ifadesi olarak gösterilmiştir. Mitoloji kahramanlarının kurbân edilmenin sebepleri hırs, intikam duygularının ağır basması insanların karakterine ne kadar uyar tartışılabilir. Günümüzde kullandığımız kurbân kelimesinin Arapça kökenine göre yakınlık manası taşımaktadır. Mitoloji tanrılarının yakınlık sağlamak amacıyla kurbân kesmedikleri biliniyor olsa da insanlık tarihinin bu en eski geleneğinin amaç ve hedeflerini hala tartışanlar vardır. Bize ait olan değerler içinde ayrı bir yere konumlandırılması da ilim insanlarının araştırması gerekir. Asker bir millet olarak gençlerimizi vatana kurbân olduğunun göstergesi olarak askere gideceği zaman saçının ellerinin kınalanması ile ifade edilmektedir. Hasılı hem sözde hem de özde kurbân kelimesini en içten kullanan millet olduğumuz kesindir.

    Kesilen kurbân etinin dağıtımı son yıllarda neredeyse durmuş gibidir. Dağıtılmayan kurbân etlerinin yıl boyunca saklanarak sadece kendisinin kullanması da gelenek olmuştur. Kışlık et ihtiyacının karşılanmasına araç olması kurbânın amacı dışında düşünülmesi vicdanlarda makes bulacak mı? Kurbânın kaç kilo geldi? Ne kadar kıyma ne kadar yağ ne kadar et muhabbetleri arasında kurbân kesimini dört gözle bekleyenlerin varlığını unutanların kurbân kesme mutluluğunu anlamakta zorlanmamak mümkün mü? Elbette kestiklerini dağıtanların var ancak giderek azaldığı da bir hakikattir.

    Hayatın gittikçe pahalılaştığı bir zamanda kurbân kesenlerin sayısı azalırken senede bir defa et yiyebilenlerin de sayısının arttığı gerçektir. Din, cinsiyet ve milliyet ayrımı yapmadan yapılacak olan yardımların dayanışma ruhunu ne kadar sağlamlaştırdığı tartışma dışındadır.

    Bazı dini vakıf ve cemiyetlerin aralarında rekabet edercesine kurbânların etinden derisine kadar talip olmalarının anlamını bilenler elbette vardır. Dini geleneklerimiz arasında din ve milliyet ayrımı yapılmaksızın yapılacak yardımın yerine ulaşabileceği ifade edilmesi ikazını dahi dinlemeyenlerin samimiyetlerinin sorgulanması gerekmez mi? İnsanları tercihlerine karışmak gibi bir iddiamız olamaz. Herkes dilediğini yapmakta özgürdür. Ortak değerlerimiz törpülendiği kadar törpülenmiştir. Gayemiz bunun önüne geçmeye çalışmaktır. Dini bir ritüel olan kurbân konusunu günün şartlarına uygun kesimi ile birlikte ihtiyaç sahiplerinin de unutulmaması dileğimizdir. Çok mal biriktirme kurbânı! olmak bizim ne geleneğimiz ne de amacımızdır. Bizim geleneğimizin düsturu infaktır. Kendisinin hiç ihtiyacı yokmuş gibi sarf etmektir. Biriktirmek rızkınıza kefil olduğunu vadedene itimatsızlık olmaz mı?

    Muhtemeldir ki millet olarak tarih boyunca kurbân için en büyük heyecanı Türk milleti duymuştur. Edebi metinlerimize baktığımızda bunu rahatlıkla görebiliriz. Kurbân için yazılan şiirlerin sayısını yazmakla bitmez. Sadece bir beyit yazalım. Divan edebiyatımızın büyük şairi şöyle der

    Dün demişsin ki Fuzûlî bana kurbân olsun

   Sana kurbân olayım ne ihsandır bu.

    Bayram hutbesini okuyan imam efendinin kurbân hakkındaki Türkçe yazılı metni okuma geleneği bu bayramda da tekrar edileceğini tahmin etmek zor değildir. Camiye gelenlerin hislerine tercüman olmak zor olmasa gerek. Kuru ifadelerin heyecan ve ilgi uyandırmadığını herkes biliyor. Ancak, kimse bunu ifade etmiyor. Edebi eserlerimiz millî değerlerimizi hala muhafaza etmektedirler.

    Millî hasletlerimizi, mazimizdeki binlerce mefahirimiz bizi birbirimize daha çok yaklaştıracaktır. Değerlerimizi anlatacağımız hatta hayata geçireceğimiz mühim mahfillerden biri de camilerimizdir. Camilerimiz birliğimizin yegâne mekânlarıdır. Değerlerimizi burada anlatmak ve yaşamak zorundayız. Bayram tasviri yapan şiirlerimiz sınırsızdır.

    Bayramların en hareketli hususu bayramlaşmadır. Eskiden küsler barışsın diye bayram namazından çıkınca sıra içine sokulanlar birbirleri ile bayramlaşarak küslük ortadan kalkardı. Bayram gelmeden kiminle bayramlaşmayacaklarını ilan edenleri hangi şartlar birleştirecek bilinmez ama yapılanların bayramın ruhuna yakışmadığı açıktır. Camilerimizde bayramlaşmalar sağlanırken halkı temsil edenlerin gösterecekleri yakınlaşma milleti rahatlatacağı kesindir.

    Bütün bayramlarda hutbede Türkçe olarak sadece Yahya Kemâl’in “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” şiiri dahi hislerimize tercüman olacaktır. Bu şiirin hutbede okunması mahsurluysa bizde evlerimizde çocuklarımıza torunlarımıza kendimiz okuyalım.

    Kurbân bayramınızı tebrik eder, hac farizasını yerine getirmek için Hicaz’a giden vatandaşlarımıza sağ salim dönmelerini niyaz ederim.