Yeryüzünde 17 adet nadir toprak elementi bulunmaktadır. Bu elementler doğada genellikle dağınık halde, minerallerin içinde karışık biçimde bulunurlar. Ayrıştırılmaları son derece maliyetli olduğu için “nadir toprak elementleri” olarak adlandırılırlar.
Metalurji, nükleer enerji, petrokimya, seramik, cam, elektronik, yenilenebilir enerji, tıp, savunma ve havacılık sektörlerinde yaygın olarak kullanılırlar. Az miktarda kullanımları bile ürünlere yüksek dayanıklılık, mekanik güç, ısı direnci, manyetik etki ve optik üstünlük kazandırır. Teknolojik yeniliklerin temelinde bu elementler yer alır.
Yeşil enerji teknolojilerinde artan kullanımları nedeniyle “yeşil elementler” olarak da adlandırılırlar. Kısaca, malzemenin “vitamini” ya da “tohumu” gibidirler.
Türkiye’de bu elementlerin bulunduğu başlıca rezerv alanları Eskişehir, Sivas, Malatya ve Burdur illerimizdedir. Bu sahalarda, 17 nadir elementin 10’una rastlanmaktadır.
Küresel rezerv dağılımında Çin %38 ile ilk sırada yer almakta, onu Vietnam, Brezilya, Rusya, Hindistan, Avustralya ve ABD izlemektedir. Ancak asıl fark, üretim ve işleme kapasitesinde ortaya çıkmaktadır:
Dünya genelinde işlenen ve manyetik malzeme hâline getirilen nadir elementlerin yaklaşık %68’i Çin’de üretilmektedir. ABD’nin payı %12, Myanmar’ın %11, Avustralya’nın ise %5 düzeyindedir.
Trump döneminde gümrük vergileriyle başlayan ticaret savaşları, artık “stratejik mineraller” alanına taşınmış durumda. Böylece küresel rekabet Ticaret Savaşları 2.0 evresine girmiştir. Çin, nadir elementlerin satışına kısıtlamalar getirirken, Hindistan ile satış anlaşmalarını sınırlamış; buna karşılık ABD ve Avustralya arasında yeni işbirlikleri oluşturulmuştur.
Çin Ticaret Bakanlığı, üretim aşamalarına yönelik teknoloji, ekipman ve ürünlerin ihracatına lisans şartı getirmiştir. Pekin yönetimi bu uygulamanın bir “yasaklama” değil, “kontrollü ihracat” olduğunu vurgulamaktadır.
2023 yılından bu yana Çin, bu stratejik minerallerin satışını kademeli olarak sınırlamaktadır. Bu son adımların ardından, diğer ülkelerin yeni rezerv arayışlarına ve üretim yatırımlarına yönelmesi beklenmektedir. Ancak kısa vadede bu girişimlerin küresel talebi karşılaması zor görünmektedir. Bu nedenle ülkeler ya Çin ile yeniden masaya oturmak ya da geri dönüşüm süreçlerine hız vermek durumunda kalacaktır.
Türkiye’de gündeme gelen Eskişehir/Beylikova’daki bastnazit cevherinin işletilmesi çalışmaları ile Malatya, Burdur ve Isparta’daki rezerv aramaları devam etmektedir. 28 Mart 2020 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan kararnameyle kurulan Nadir Toprak Elementleri Enstitüsü (NATEN), bu alanda atılmış önemli bir adımdır.
Türkiye, cevher açısından dünya sıralamasında üst sıralarda yer almaya başlamıştır. Ancak bu elementlerin gerçek değeri, işlenmeleri, manyetik hâle getirilmeleri ve teknolojiye entegre edilmeleriyle ortaya çıkar. Dolayısıyla, yeni stratejik ortaklıklar ve yatırımlar artık kaçınılmaz görünmektedir.
Çin’in uyguladığı bu kısıtlamalar, bir müzakere hamlesi olarak da değerlendirilebilir. Ne var ki Çin, dünya ticaretinde o kadar etkin bir aktördür ki, sonuçta ticaret herkes için gerekli olacaktır.
Hayırlı haftalar dilerim.