Gecenin bir vakti tren düdüğüyle uyanmamış Elazığlı pek yoktur. Rayların metal sesi, çocukluğumuzun fon müziği gibiydi. Ama şehir büyüdükçe o ses, bir nostalji unsurundan çıkıp “Bu hat artık ne işe yarıyor, şehri ikiye bölmekten başka?” sorusuna dönüştü.

Bugün Elazığ’ın tam ortasından geçen demiryolu hattı, sadece bir ulaşım meselesi değil; şehircilik, ekonomi ve yaşam kalitesi meselesi. Hattın tamamen kaldırılması veya şehir dışına taşınması gerektiğini savunanlar da var; mevcut hattın akılcı şekilde değerlendirilmesini isteyenler de.

Bence tartışmayı “kalsın mı, gitsin mi?” basitliğinden çıkarıp, “Bu hattı şehre nasıl faydalı hale getiririz?” sorusuna çevirmek gerekiyor.

Şehri ikiye bölen hat: Sorun nerede?

Elazığ Garı bugün kentin yerleşik dokusunun tam içinde, hemzemin bir istasyon olarak çalışıyor. Demiryolu, kuzey–güney aksında mahalleler arasında ciddi bir fiziksel bariyer oluşturuyor. Özellikle hemzemin geçitler; trafik güvenliği, gürültü ve bekleme süreleri nedeniyle sık sık tartışma konusu.

Eleştirilerin önemli bir kısmı, özetle şunu söylüyor:

  • Demiryolu hattı, kuzey–güney yaya ve araç geçişlerini sınırlıyor.
  • Hemzemin geçitler trafik kazası ve can güvenliği riski doğuruyor.
  • Gürültü ve titreşim, hat kenarındaki konut bölgelerinde yaşam kalitesini düşürüyor.
  • Arazi kullanımını ve kentsel bütünleşmeyi olumsuz etkileyen bir “bariyer etkisi” yaratıyor.

Dünyada pek çok şehir, eski yük ve ana hatları kent merkezlerinden çıkarıp çevre kuşaklara alırken, ortaya çıkan koridorları park, bisiklet yolu veya hafif raylı sistem olarak değerlendiriyor. Elazığ’daki “kaldırılsın” tartışması, bu açıdan şehircilik literatürüyle uyumlu bir refleks taşıyor.

Ama hikâyenin bir de diğer yüzü var.

Bilim ne diyor? Raylı sistem, düşman mı müttefik mi?

Ulaşım planlaması alanındaki çalışmalar; orta ve büyük ölçekli şehirlerde raylı sistemleri, sürdürülebilir kentsel ulaşımın temel bileşenlerinden biri olarak görüyor. Özellikle:

1. Kapasite: Raylı sistemler, aynı koridorda otobüse göre çok daha fazla yolcuyu taşıyabiliyor.

2. Çevresel Etki: Birim yolcu-km başına emisyonları ve enerji tüketimleri daha düşük.

3. Şehircilik Etkisi: İyi planlanmış bir raylı sistem hattı, etrafında yaya odaklı, karma kullanımlı (konut + ticaret + ofis) gelişmeyi teşvik ediyor; yani kentin omurgası olabiliyor.

Yani demiryolu hattı, doğru işlemediğinde evet bir bariyer; ama doğru planlandığında kentin iskeleti, taşıyıcı kolonu haline dönüşebiliyor.

Elazığ’ın tartışması da tam bu ikilemde düğümleniyor.

OSB’den Yolçatı’ya uzanan aks: Bir teklif olarak banliyö hattı

Bugün Elazığ Organize Sanayi Bölgesi’nin içinden geçen bir demiryolu hattı olması, aslında başlı başına stratejik bir imkân. OSB, hem ham madde hem de üretim sevkiyatı için demiryolu bağlantısına sahip. Şehrin batısında ise Yolçatı, bölgesel hatların kavşak noktalarından biri.

Bu iki ucu —Doğu’da OSB, Batı’da Yolçatı— şehir merkezinden geçen mevcut hatla birleştirdiğimizde, doğal bir OSB–Merkez–Yolçatı aksı ortaya çıkıyor.

Benim bu yazıda özel olarak teklif ettiğim husus şu:

Bu aks, teknik ve ekonomik etütleri yapılarak, Elazığ için bir banliyö treni hattı seçeneği olarak ciddi biçimde değerlendirilmelidir.

Bu ne anlama gelebilir?

· Sabah–akşam saatlerinde OSB–şehir merkezi–Yolçatı arasında çalışan düzenli banliyö seferleri,

· Güzergâh üzerinde, mahalleleri besleyen duraklar ve aktarma istasyonları,

· Her durakta otobüs/minibüs entegrasyonu, bisiklet park yerleri ve küçük otoparklar,

· OSB’de çalışan işçilerin ve öğrencilerin, şehir içi hareketliliğinin önemli kısmının raylı sistemle taşınması.

Bugün OSB’ye yoğun bir servis trafiği var. Bu trafiğin bir kısmı banliyö trenine kaydırılabilirse:

· Şehir içi karayolu trafiği hafifler,

· Yakıt tüketimi ve emisyonlar azalır,

· İnsanlar işe/okula daha öngörülebilir ve konforlu bir şekilde gidip gelebilir.

Burada altını çiziyorum: Bu, “yarından itibaren yapılsın” dediğim bir proje değil; şehrin karar vericileri, meslek odaları, üniversite ve ilgili kurumlar tarafından masaya yatırılmasını teklif ettiğim bir alternatif.

“Kaldırılsın” diyenler haklı mı?

Evet, şu haliyle hattın ciddi sorunlar ürettiğini teslim etmek lazım. Mevcut formuyla:

· Şehri ikiye bölüyor,

· Hemzemin geçitlerle risk oluşturuyor,

· Ray çevresinde düşük nitelikli yapılaşmayı ve atıl alanları besliyor.

Bu noktada “Bu hat şehir merkezinde böyle durmasın” diyen herkesin meşru ve haklı kaygıları var.

Ancak bilimsel çalışmalar, kentiçi raylı koridorların tamamen yok edilmesi durumunda, yıllar sonra büyük pişmanlıklara yol açan örnekler de gösteriyor. Çünkü kent içinde, kamunun elinde, kesintisiz bir ulaşım koridoru bulmak bugün neredeyse imkânsız.

Bu nedenle mesele, hattı “toptan kaldırmak” değil, güzergâhı ve işlevi yeniden tasarlamak olarak ele alınmalı.

Üçüncü yol: Elazığ için karma bir model

Benim kanaatimce Elazığ için, iki uç yaklaşımın dışında bir “üçüncü yol” arayışı daha sağlıklı:

1. Şehirlerarası ve yük trafiği için çevre bypass hattı:

o Yük ve uzun mesafeli trenlerin, imkânlar ölçüsünde şehir merkezinden geçmeden, daha dışarıdan bir koridordan yönlendirilmesi.

o Böylece hem güvenlik riski hem de gürültü ciddi ölçüde azaltılabilir.

2. Mevcut koridorun kentsel raylı sistem + yeşil hat olarak dönüştürülmesi:

o Şehir içi bölümde hızın düşürüldüğü, daha hafif bir banliyö veya tramvay-tren işletmesi.

o Hemzemin geçitlerin zamanla alt/üst geçitlere dönüştürülmesi; hat boyunca yeşil yürüyüş ve bisiklet akslarının oluşturulması.

o Ray çevresinde, plansız yapılaşma yerine planlı, yaya odaklı kentsel dönüşüm alanları.

3. OSB–Merkez–Yolçatı banliyö hattının teknik açıdan etüt edilmesi:

o Yolcu potansiyeli, maliyet, fayda ve çevresel etki açısından bilimsel fizibilite çalışmaları yapılması.

o Uygun görülürse, Elazığ’ın kentsel ulaşım ana planına bu aksın bir banliyö seçeneği olarak işlenmesi.

Buradaki üçüncü başlık, benim bu yazıyla masaya koyduğum teklif. Nihai kararı elbette teknik raporlar, mali tablolar ve şehrin ortak aklı verecektir.

Elazığ’a lazım olan şey, raydan önce plandır

Bugün Elazığ’da demiryolu hattı üzerine konuşurken, elimizde olmayan en kritik şey bir kapsamlı kentsel ulaşım ana planı. Oysa modern şehircilik anlayışında, ulaşım kararları parça parça değil, bütüncül bir plan çerçevesinde alınıyor.

Biz ise çoğu zaman, “Şuraya köprü, buraya yol, şu hattı kaldıralım” gibi reflekslerle ilerliyoruz.

Elazığ’ın ortasından geçen demiryolu hattı, bugünkü haliyle gerçekten sorunlu. Ama doğru projelendirilirse, OSB’den Yolçatı’ya uzanan bir banliyö omurgası, şehrin sürdürülebilir ulaşım geleceğinin anahtarlarından biri olabilir.

Bu yazı, “Bu hat kalsın mı gitsin mi?” tartışmasının ötesine geçip, “Bu koridoru Elazığlıya nasıl faydalı hale getiririz?” sorusunu tartışmaya açma niyetini taşıyor.

Banliyö hattı önerim de bu çerçevede:

· Kesin bir hüküm değil,

· Bir şehir sakini olarak mütevazı bir teklif,

· Ve karar vericilere yöneltilmiş bir çağrıdır:

“Bu demiryolu koridorunu sadece problem olarak değil, doğru değerlendirilirse fırsat olabilecek bir kaynak olarak da görün; banliyö hattı seçeneğini bilimsel etütlerle mutlaka masaya yatırın.”

Elazığ’ın geleceği, böyle uzun vadeli ve planlı düşünülmeyi hak ediyor.