Son yıllarda dünya üzerindeki mevcut tatlı su kaynaklarının ihtiyaçları karşılamayacak hale gelmesi yeni bir krize yol açtı. Gündeme gelen “su sorunu” dünyada 43 ülkede bulunan yaklaşık 700 milyon insanın bu krizle, yani su sorunu ile karşı karşıya gelmesine neden oluyor. Su sorunu özellikle Orta Doğu bölgesinde kendini göstermekte, Fırat ve Dicle nehirlerinden ötürü Türkiye’yi de etkilemekte.

Araştırmalar, 2032 yılına kadar dünya nüfusunun yarısından fazlasının su anlamında kıtlık ile karşı karşıya kalacağını gösteriyor. Bir yandan da su kullanımı büyük ölçüde azaltılmadığı taktirde 2040 yılına kadar şiddetli su yokluğu oluşacağı tahmin ediliyor.

Artan nüfusla birlikte kişi başına düşen kullanılabilir yıllık su miktarının önümüzdeki yıllarda 1.200 metreküpe kadar düşmesi bekleniyor. Ülkemizde halen yılda kişi başına düşen su miktarı 1500 metreküp dolayında. (1)

Dünya Doğal Kaynaklar Enstitüsü (WRI) tarafından su sıkıntısı çeken ülkeler arasında Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail, Pakistan, Lübnan gibi ülkeler gösteriliyor. WRI’nın raporuna göre, 2040 yılında en çok su sıkıntısı çekecek olması muhtemel 33 ülke arasında 14’ünün Orta Doğu’da bulunduğu belirtiliyor. Bu ülkelerden Bahreyn, Kuveyt, Filistin, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail, Suudi Arabistan, Umman ve Lübnan son derece yüksek su sıkıntısı çekecek ülkeler arasında sayılıyor.

Türkiye bu noktada 32. sırada yer alıyor. Türkiye, yarı kurak bir ülke ve risk grubuna dahil olarak açıklanıyor. Türkiye “yüksek derecede su sıkıntısı çeken ülkeler” içerisinde olmasına rağmen kaynak konusunda tamamen fakir değil. Ülkemizde yaklaşık 25 verimli su havzası bulunuyor. Her havza kendi içerisinde farklı özelliklere, dinamiklere ve sorunlara sahip. Örneğin; Büyük Menderes ve Ergene havzalarında kirlilik sorunu yaşanırken, yarı kurak iklime sahip Konya havzasında tarımda aşırı su kullanımı veya havzalar arası su transferi konuları öne çıkıyor. Dicle ve Fırat havzası su potansiyeli bakımından en büyük havza olmasına karşın, 25 havzanın 7’sinde su sıkıntısı gözükmektedir. (2)

Birleşmiş Milletler 2025 raporu, Türkiye topraklarının yüzde 88’inin 2030 yılına kadar çölleşme riskiyle karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor. Rapora göre, radikal önlemler alınmadığı takdirde Türkiye ciddi çevresel kayıplar, su ve gıda kıtlığı ile karşılaşacak. Bu durumu ne yazık ki dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşamaya başladık bile. Örneğin; dünyanın en büyük dördüncü gölü olan Aral Gölü’nün yüzde 60’ı kurudu. Ülkemizde de son yıllarda 240 gölden 186’sının kuruduğu açıklanıyor. Geriye kalan göller ise ya kuruma ya da kirlilik tehdidi ile karşı karşıya. Göl ekosistemimiz çöküyor. Kayıkla gezilen yerlerde şimdi yürüyüş yapılıyor. (3)

Önlem alınmazsa ileriki yıllarda Türkiye’nin yarısı su sıkıntısı çekecek. 11 kentte su açığı bulunurken, 34 ilde içme suyu için alarm zili çalıyor. DSİ’nin raporuna göre, susuzluk 40 milyon kişiyi tehdit edecek. Tehlike işareti veren illerin başında İstanbul ve Ankara yer alıyor. İçme suyu konusunda sıkıntı çekmeyecek 36 şanslı ilimiz bulunuyor. (4)

Dünya Su Günü nedeniyle 4 kıtada düzenlenen toplantılarda gelecek yüzyıl su rezervlerini elinde tutan ülkelerin süper güç olacağı belirtiliyor.

Kaynakça :

(1) finish.com.tr

(2) Bigpara haber

(3) Artemis Arıtım

(4) memurlar.net