Çocukluğumda, dedemin evinde geçirdiğim bir yılbaşı gecesinde, babam, Ağın’daki kitapçıdan aldığı bir kitap vermişti bana. Daniel Defoe’nun yazdığı Robinson Crusoe romanı.

Kitabı Türkçe’ye çeviren Akşit Göktürk ile ilk tanışıklığım o zaman oldu. Sonradan başka çevirilerini de okuma olanağı bulduğum ve diline hayranlık duyduğum sanatçının bu dili ve anlayışı, o günden bugüne bana örnek olmuştur.

1934 Van doğumlu olan Akşit Göktürk, 1960’ta İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirmiş, ardından aynı okulda asistan, 1965'te doktor, 1972'de doçent, 1978'de de profesör olmuştur.

Yukarıda da söz ettiğim, Robinson Crusoe'nun Türkçedeki ilk tam çevirisiyle 1969 TDK Çeviri Ödülü'nü kazanmış, 1975-83 arasında Türk Dil Kurumu Yönetim Kurulu üyeliğinde bulunmuştur.

Yeni Ufuklar, Türk Dili, Varlık, Yeni Dergi, Çağdaş Eleştiri gibi dergilerde inceleme yazıları ve çeviriler yayımlayan Akşit Göktürk, eleştirilerinde dil çözümlemelerine ve biçem sorunlarına ağırlık vermiş, denemelerinde yazar-düzyazı-okur arasında kurulan iletişimin hangi dilbilimsel süreçlerle gerçekleşmeye çalıştığını göstermeye çalıştı; yazın yaşantısının ancak okurla bir tümlüğe ulaşabileceği görüşünü savunmuştur.

Yazdıklarından, çevirilerinden görüleceği üzere, bir dil kahramanımız olmayı hak eden bu bilim insanı belleğimizde, her zaman düzgün giyimi, ciddiyeti ve yakışıklı bir doğu delikanlısı görüntüsüyle bir sinema sanatçısını da andırıyordu.

Bir konuşmasında şöyle bir miras bırakıyor ardından gelenlere:

"Öğrencilerim, çocuklarımız, sevgi içinde, erdemi, hoşgörüyü, içtenliği, açık yürekliliği inançla yüceltsinler isterim. İnsana saygı, her türlü yapmacığı, çıkarcılığı, ikiyüzlü buyurganlığı kovsun. Gönlümde üstüne titreyerek büyüttüğüm umut bu."

Özellikle, insanın, yüzyıllardır mutluluk, serüven, kaçış özlemlerinin bir simgesi olan ada kavramını, bu kavramın İngiliz yazınında nasıl irdelendiğini örneklerle göstererek birçok yapıtı ve yazarı incelediği "Edebiyatta Ada" adlı yapıtı, yazın, düşünce tarihi, dil ve felsefe üzerine okunması gerekli bir çalışmadır.

Yapıt bir anlatı ile başlar, on altıncı yüzyılda, harita çizimleri yapan bir ressam, yine bir harita çizerken, resmin bir köşesine, kendisi için de bir ada eklemesini isteyen karısını kıramamış ve bir köşeye düşsel bir ada kondurmuştur. İşte insanlık tarihi de elindeki bu haritaya göre, denizleri, okyanusları gezerek, bu yitik adayı arayan, bulamayan denizcilerle, gemilerle, bizim gibi insanların bu adaya ilişkin düşleri ve öyküleri ile doludur.

Ardından, 1979'da “Okuma Uğraşı”nı, 1986'da “Çeviri, Dillerin Dili”ni ve ölümünden sonra hazırlanan 1989 tarihli “Sözün Ötesi”ni üretmiş olan Göktürk'ün birbirinden değerli çok sayıda çevirisi de bulunur:

John Steinbeck, Bertrand Russell, Walter Kaufmann, Samuel Beckett, Friedrich Dürrenmatt, Maksim Gorki, Mark Twain, Francis Bacon, John Connell, Robert Louis Stevenson, D. H. Lawrence ve T. S. Eliot gibi yazarlardan yaptığı çeviriler onun dilde ve çeviride ne denli başarılı olduğunu kanıtlayacaktır.

1990'da Ankara'da hukuk öğrenciliğimde ara tatilde Keban'a geldiğimde babam, Ankara'daki kitapçılarda bulabilirsem, Bacon'un “Denemeler” yapıtını getirmemi istemişti. İstediği kitabı Ankara’da bulmuş ama ona ulaştıramadan babam vefat etmişti. Artık bu kitap benim için manevi bir anlama bürünmüştü. Kitabı bir kutsal metinmiş gibi, o yaz boyu onlarca kez okudum. İşte bu yapıtın İngilizceden çevirisini yapan yine Akşit Göktürk'tü.

Yazın tarihimizde, okuma, yazma, anlama, eleştiri, yorumlamada önemli yeri olan yazınbilimci, çeviribilimci, kuramcı, denemeci, eleştirmen, öğretmen ve bilim insanı Akşit Göktürk, yazınsal düzyazıyı alımlama biçimlerinden, çevirinin ayrı bir yazın kolu ve dili olduğuna, dilde ve çeviride estetik bakış açısından, yepyeni yöntemler uygulaması ile hem bir ilk hem de kendinden sonrakilere örnek olmuştur.

26 Şubat 1988 tarihinde genç yaşta yitirdiğimiz Prof. Dr. Akşit Göktürk'ü rahmetle anıyorum.