Öyle selâm vermek için falan değil

     Nerde olsa içini dökeceğin biri...

     Can Yücel’ in meşhur Sağlam Bir Dostu Olmalı İnsanın adlı şiirinin iki mısrası tam da Ali Koç için söylenmiştir. Kimi insanın yaşadıklarını anlatması kadar zor bir iş yoktur. Hani savaşı kazanan kahramana kahramanlığını anlatması istendiğinde yaptıklarının sıradan bir iş olduğunu belirterek anlatmayı red etmesi gibi. Ali Koç da öyle biri. Yaptıklarını anlatmayı sevmez, çevresindeki dostları ve yakınlarının meselelerini kendi şahsi meselesi gibi takip ederek sonuçlandırmaya çalışır. Dost olarak bildiğini bütün vefasızlıklarına rağmen aslına rücu eder ümidiyle ilişkisini kesmez. Zor olan dostluğu devam ettirmektir. Zor olana talip olmak herkesin harcı değildir. Ali Koç’un zor olana talip olması da naturasındandır. Ancak, bunu çeşitlendiren sebepler de vardır. Bunlar arasında Türkiye’nin içinden geçtiği ateş çemberinde yaşananlardır. Ali Koç bu ateş çemberi sırasında imtihanı başarı ile geçmiş ve bununla da övünmemiştir. Geçmişte hangi fikirleri savunmuşsa bugün aynı düşüncelerle fikirlerini yaşamaya devam etmektedir.

     Ali Koç, eğitimci olarak görev yaptığı sırada inandıklarını siyasi hayatında da savunmaktan geri durmamıştır. Kısa da olsa siyasi hayatında yaptığı denemeler sırasında istenilen neticenin elde edilemeyişini kısmete bağlayarak yoluna devam etmiştir. Millete hizmet etmenin yolunun siyaset ile daha fazla olabileceğini düşündüğü yıllarda politikaya tevessül etmiş ancak istediği neticeyi alamadığından kendi yoluna yani bildiği yoldan devam etmeye karar vermiştir. Politika macerasının kısa sürmesi politikanın manevralarına alışık olmadığından olacak ki bir daha bu yola tenezzül etmemiştir. Vatana millete hizmet bildiği yoldan daha kolayına gelmiş olacak ki dersine girdiği sınıflarda ya da eğitim yöneticisi olarak bulunduğu kurumlarda bunu sürdürmüştür. Bir at bir bölüğü, bir bölük bir alayı, bir alay bir orduyu kurtarır fehvasınca yetiştirdiği öğrencileri ile hizmet etmiş olmanın sevincini her an yaşamaktadır. Şimdi de kurduğu dernek çatısı altında vasıflı öğrencilerin destekçisi ve takipçisi olmaktadır.

     Hazar Baba dağının eteklerine kurulmuş köyünden çıkarak şehire gelirken hangi hayalleri taşıdığını bilmenin imkânı var mı? Bilemiyoruz. Ancak bu köyden Hazar Baba dağı kadar yüce Hazar Gölü kadar derin bir kişiliğin meydana geldiğini biliyoruz. Çoğu insanın yaşadıklarını yazması istendiğinde yaptığımız ne var ki ne yazalım demesi mütevaziliklerinden değildir. Dostlarımın yaşadıkları karşısında benim yaşadıklarım kayda değer değildir düşüncesiyledir. Ali Koç, ömrünü inandıklarını yaşamaya çalışırken yaşadıklarını yazması için çevresi dostları tarafından sürekli zorlanmıştır. Bu zorlamalara dayanamayarak ‘YÜREĞİM HAZAR’DA KALDI’ adıyla bir kitap yazarak yaşadıklarını yazdı. İyi de yapmış. Kitap bir zamanlar yaşananların unutulmasının da önüne geçmiştir.

     Şimdilerde gazete sayfasında kendisine ayrılan köşesinde yazdıkları ile inandıklarını yazmaktadır. Yıllarca TV programlarında arkadaşları ile birlikte yaptığı sohbetler Türkiye’de ilgi ile takip edilmişti. Şimdi de kurduğu bir derneğin çatısı altında dostları ile birlikte lezzetine doyum olmayan sohbetlerin devamını sağlamaktadır. Derneğe gelenlerin her birinin kendi sahasında uzman, tecrübeli, yetkin insanlar olduklarını söylemeliyim.

     Kitabı yazmadan evvel yaşadıklarını şahit olduklarını kâğıda dökerek kitaplaştırmıştır. Derneği kurduktan sonra yaşadıklarını anlatması (yazması) halinde hacimli bir eserin ortaya çıkacağı açıktır. Ali Koç, mahalli değerlere sahip çıkarak millî olunacağına inananlardandır. Onda Türk milliyetçiliğinin yükselmesini mahalli değerlere sahip çıkarak onları yücelterek sağlanabilir inancı vardır. Kendi topraklarına çevresine, insanına, değerlerine, geleneklerine bağlı kalmadan millî olunamaz inancı hakimdir. Mahalli değerler birleşerek millî değerleri meydana getirir inancı Türk milliyetçiliğinin temelini meydana getirir. Ali Koç, kitabında mahalli değerlerin muhafazası için millî seviyede çalışmaların gerekli olduğunu okuyucuya anlatmaya çalışmıştır. Ali Koç, Küçük Hazar ile büyük Hazar’ın ya da Tanrı Dağı ile Hazar Baba Dağı’nın birleşeceğine inanarak yaşamanın hazzını yaşamak ve yaşatmak sevdasını sürdürmenin inancını kurduğu dernekte yapılan sohbetlerde devam ettirmektedir.

Kâşkî sevdiğimi sevse kamu halk-ı cihân

Sözümüz cümle hemân kıssa-i cânân olsa (Taşlıcalı Yahya) “Keşke cihanda herkes benim sevdiğimi sevse. Bütün mevzularımız sevgiliye ait olsa”

     Şairin bahsettiği sevgili herkesin konuşacağı vatan, millet ve değerlerdir. Ali Koç’ un kurduğu derneğin de gayeleri arasındadır. Derneğe gelenlerin aksi bir seda işitmelerinin imkânı yoktur. Sohbet mevzularının tamamı kültür, sanat, çevre, vatan, tarih ve coğrafyadır. Derneğin müdavimleri arasında konularında kendilerini tahkim etmiş sohbet ve irfan ehli insanlar olması gelenlerin feyz almasına vesile olmaktadır.

     ‘YÜREĞİM HAZAR’DA KALDI’ kitabı on dokuz bölümden meydan gelmiştir. Her bir bölüm kendi devri içinde muhafaza edildiği hatıraların günümüz için ışık tutan bilgilerle doludur.

     Kendi hayatlarını anlatan yazarların düştüğü çıkmazlardan biri yaşadıkları meseleler karşısında kendilerini haklı çıkarmaya çalışmalarıdır. Ali Koç bu hataya düşmemiştir. Sebebi ise, inandıklarını hala yaşamaya çalışmasındandır. Övünce ihtiyacı olmadığını ifade ederken yaşananlardan da pişmanlık duymaması bunun bir göstergesidir. Herkes övülmek ister. Yetmiş yaşını deviren Ali Koç bundan imtina ederek kendisinin övülmeye ihtiyacı olmadığını şahsi hayatında ve yazdıklarında da göstermektedir.

     Kitap Elâzığ Belediyesi tarafından bastırılmıştır. 2022 yılı içinde basılan kitap 260 sayfadır. İrtibat: 0505 434 52 47