İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bir araya gelen Avrupa, barışın sağlanması, ekonomik ve siyasi alanda işbirliği kurulması amacıyla bir güç birliği oluşturmayı hedeflemiştir. Bu doğrultuda, Almanya, Belçika, Fransa, Hollanda, İtalya ve Lüksemburg tarafından 1951 ve 1957 yıllarında imzalanan antlaşmalarla Avrupa Ekonomik Topluluğu kurulmuştur. Altı üye ile kurulan topluluk, günümüze kadar geçen süre içinde ve değişik tarihlerde yeni üyelerin katılımı sonucu 27 üyeden oluşan bir birlik haline dönüştü. Avrupa Birliği bugün 450 milyon kişiyi temsil etmektedir.

Avrupa Birliği (AB), 7 Şubat 1992 tarihinde imzalanan “Maastrich Antlaşması” ile yürüyüşe başlamış ve aradan geçen 30 yıllık süreçte ekonomik bütünleşmenin yanı sıra, dış politika, güvenlik, adalet ve iç işleri alanlarında birliktelik oluşturmuştur. En önemlisi ortak para birimi EURO uygulamasına geçilmiş, bunun dışında AB vatandaşlarına bir başka AB ülkesine yerleşme, çalışma, eğitim alma, sosyal haklardan yararlanma, oy kullanma ve aday olma haklarını sağlaması olmuştur. Sonuçta AB bu ortaklıkla, serbest ticaret alanı, gümrük birliği, ortak pazar, parasal birlik ve ekonomik birlik olmak üzere beş kategoride işbirliği gerçekleştirilmiştir. (1)

Birliğin bugün karşı karşıya olduğu sorunların yanı sıra antlaşmanın artı ve eksileri tartışılmaktadır. Uzmanlara göre; Maastrich Antlaşması’nın en büyük başarısı “Ekonomik ve Parasal Birlik”tir. 2002 yılında dolaşıma sokulan Euro bugün dünyada dolar ile birlikte en fazla kullanılan para birimi haline gelmiştir. Maastrich Antlaşması’nın ikinci önemli başarısı, bugün halen uygulanmakta olan Avrupa Vatandaşlığı kimliğidir. Antlaşmanın bir diğer başarısı adalet ve içişleri alanlarındaki işbirliği sağlanması ve uygulanmasıdır. Buna karşın AB tam anlamda adil ve işleyen bir göç ve iltica politikası uygulayamadı. Maastrich Antlaşması’nın ve AB’nin bir diğer önemli başarısızlığı, gerçek anlamda bir ortak dış ve güvenlik politikasının hayata geçirilememesidir. Bunun dışında AB’nin son yıllarda yaşadığı sorunlardan biri de İngiltere’nin üyelikten (Brexit) çıkmasıdır. Bu durum birliğin tarihinde aldığı en önemli darbelerden biri olmuştur. (2)

Türkiye ile AB arasındaki ilişkilere gelince, 1963 yılında imzalanıp 1964 başında yürürlüğe giren Ankara Antlaşması’yla Türkiye’ ye “Ortak Üye” statüsü tanınmıştır. 1970 yılında imzalanıp 1973’ te yürürlüğe girmiş olan “Katma Protokol” AB ile ilişkilerimizi belirleyen ikinci önemli belgedir. 1987 yılında tam üyelik başvurusunun yapılmasıyla AB macerasında yeni bir döneme girilmiştir. Bu başvuruya AB yetkililerince Türkiye’nin tam üyelik için bir kısım uyum sorunlarının aşılması gerektiği bildirilmiştir.

Maastrich kriterleri açısından, enflasyon düzeyi, Gayrisafi Yurtiçi Hâsıla içindeki kamu borçları oranı, bütçe açıkları, faiz oranları, rekabet ve fiyat istikrarı, kişi başına gelir gibi ekonomik göstergeler ve bunun dışında siyasal ve hukuksal alanlardaki disiplin ve iyileştirme koşullarına Türkiye’ nin uyum göstermemesi üyelik seyrini olumsuz yönde etkilemektedir. Bun nedenle bundan sonra Türkiye’ nin üyelik sürecinin ne olacağı belli olmadığı gibi zaman içinde nasıl çözüleceği de sorun olmaya devam edecektir.

Kaynakça:

(1)     www.ab.gov.tr

(2)     Nilgün Arısan Eralp/2022