Ülkemizde 2023 yılı itibariyle Kurumlar Vergisi mükellefi sayısı 1.143 bindir. Bunun dağılımına baktığımızda; 800 bin limited şirket, 190 bin anonim şirket en büyük grubu oluştururken, geriye kalan tüzel kişiler, iş ortaklıkları ve kooperatiflerdir. Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın verilerine göre, 2022 yılında tüzel kişi ve kurumların ödedikleri Kurumlar Vergisi 507 milyar 452 milyon TL’dir.

2022 yılı için en fazla Kurumlar Vergisi tahakkuk ettirilen 100 mükellef içinde 38 kurum bilgilerinin açıklanmasını istemedi. Listede ilk ve 3’üncü sıradaki kurumlar isimlerinin açıklanmasını istemediği mükellefler arasında yer aldı. Listenin 2’inci sırasında ise 21 milyar 419 milyon lira vergi ile Türkiye Garanti Bankası bulunuyor. Açıklanan bu listede bankacılık sektöründe faaliyet gösteren 24 banka yer aldı. Söz konusu bu bankalara tahakkuk ettirilen vergi tutarı 135 milyar 596 milyon 882 bin lira oldu.

2022 yılı listesinde yer alan 24 bankacılık kuruluşunun, 2021 yılına göre tahakkuk eden vergi tutarını yüzde 351.2 artıran Türkiye Garanti Bankası A.Ş. 2021’de olduğu gibi yine 2’nci sıradaki yerini korudu. Listede; Yapı ve Kredi Bankası 4’üncü, Akbank 6’ncı, İş Bankası 7’nci, Türkiye Halk Bankası 8’inci, Denizbank 10’uncu, Türk Ekonomi Bankası 12’inci, Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş. 13’üncü, Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası 50’nci ve HSBC Bank A.Ş. 59’uncu sırada yer aldı. (*)

Özellikle 2021 yılı Kurumlar Vergisi rekortmenler listesinde T.C. Merkez Bankasının 16 milyar 718 milyon lira vergi ile zirvede yer alması, yani vergi rekortmeni olması ilgi çekti. Ayını yıl Merkez Bankasını, 4 milyar 747 milyon lira ile Garanti Bankası ve 4 milyar 593 milyon lira ile İskenderun Demir ve Çelik A.Ş. izledi.

Özetle; son yıllarda Kurumlar Vergisi ilgili vergi rekortmenleri listelerinde ünvanı açıklananlar arasında bankacılık sektöründen 2020 yılında 24, 2021’de 15 ve 2022’de de 24 banka şirketinin yer aldığını görüyoruz. Özellikle açıklanan vergi rekortmenleri listelerinde en yüksek vergi ödeyen kurumlar içinde 10 kuruluşun 6’sının banka olması ve ilk 10 rekortmenin bankalar arasında paylaşılması dikkat çekmektedir. Bu durum uygulanan yanlış ekonomik politikaların sonucu olarak, üretimden ve ticaretten yaratamadığımız kazancın yani reel sektörün vergilendirilmesi yerine faiz gelirinin (sanal sektörün) vergilendirilmesi anlamına gelmektedir. Ayrıca hiçbir şey üretmeden böylesine büyük paralar kazanılabilen bir ülkede yabancıların bankalarımıza ilgi göstermelerinin gerekçesini şimdi daha iyi anlıyoruz. Bu nedenle tüketim yerine üretime dayalı bir ekonomik modelin büyümede esas alınması rasyonel bir tercih olacaktır.

Kaynakça:

(*) Ayşe Böcüoğlu Bodur-Mert Davut