Yaşamış olduğu olaylardan ders çıkaramayan toplumların sonu acı gerçeklerle yüzleşmek olmuştur. Bilim insanlarının her ortamda dile getirdiği bilimsel gerçekler kulak arkası edilmiş ve sonunda bu felaketle toplum yüz yüze gelmiştir. Olaylar sıcağı sıcağına gündeme taşınırken, sorumlu birkaç müteahhit tutuklanmış, topluma “Bakın işte biz bu işin sorumlularından hesap soracağız!..” algısı yaratılmak istenmiştir.

Çok eski bir tarih değil, 1999 Gölcük Depremini hatırlarsınız; onlarca binası çöken ve 195 kişinin ölümüne neden olduğu iddiasıyla tutuklanan ünlü müteahhit Veli Göçer depreminden birkaç ay sonra yargılanmış ve 18 yıl 9 ay hapis cezası almıştı, ancak bu cezanın sadece 7,5 yılını hapis yatan müteahhit Veli Göçer, inşaat ve arsa ofisi şirketini yeniden açarak faaliyetlerine devam etmektedir.

Bu sadece buzdağının görünen ucundaki vahametin göze çarpan halidir. Suç sadece bir müteahhit in değil; süreç içerisinde ihmali bulunan ve yargılanması bir şekilde mümkün olmayan, adına ne derseniz deyin, içinde bulunduğumuz halin resmidir.

Suç on yıllar içerisinde delik deşik ettiğimiz imar kanunları, vasıfsız idareci ve memurlar, siyasetin bilime kulaklarını tıkaması, rant uğruna görmezden gelinen gerçeklerdir.

İşin hakkını vermediğiniz zaman sonucun bu olmasına şaşmamalısınız!

“Bu bizim adamımız! Ne mahsuru var ki? İdare ederiz! Bir hal çaresini bulun!’’ vb. gibi düşünce yaklaşımları bizi bu felakete koşar adım taşımıştır.

Hiçbir şey için çok geç değildir. Zararın neresinden dönseniz kardır. Bu coğrafya, vatanımız geçmişte de deprem bölgesi idi, bugün de depremler oluyor, ileride de olmaya devam edecektir. Depremlere hazırlıklı olmak zorundayız. Depreme dayanıklı yapılar inşa etmek zorundayız. Ülke içerisinde akıllıca ve düzgün bir program yaparak; depremin ülkemize vereceği zararı minimum düzeyde tutmak için akılcı adımlar atmak zorundayız. Bütün sanayisini belli bir bölgede toplayan devletler; o bölgede oluşabilecek bir felaket sonrasında, ayağa tekrar kalkmada çok zorlanacaklardır. Bu apaçık bir gerçektir. 

Önerim şehir içerisinde durumu müsait olan bir ya da birkaç binanın; hem depremde vefat edenlerin anısına, hem de deprem gerçeğini unutmamamız adına “DEPREM ANITI” olacak şekilde muhafaza edilmesidir. Görüntü belki bazı insanları rahatsız edecektir. Ama doğruların ve gerçeklerin insanı rahatsız etme özelliği olduğunu unutmamamız gerekir. Deprem Toplanma Alanlarını bir şekilde imara açan zihniyetin gözüne bunları sokmamız gerekmez mi?

Geçen akşam haberlerinde bir Büyükşehir Belediye Başkanının, Deprem için önermiş olduğu ve büyük bir ihtimalle de hayata geçireceği projeyi duyunca çok sevindim. Büyükşehir Belediye Başkanı, evini yenilemek için maddi gücü müsait olmayan vatandaşlarımıza destek olmak maksadı ile bir finansman modeli üzerinde çalışma yapmakta olduklarını söylüyordu. Kullanacağı kredinin anaparasını vatandaşın kendisinin; faizinin ise Belediye kaynaklarından finanse edilmesinin düşünüldüğünü ve bu konu ile alakalı çalışmaları olduğunu belirtiyordu. Bu gerçekten evinin yenilenmesi için maddi destek arayan birçok vatandaşımız için çok büyük ve güzel bir fırsattır. Umarım bir an önce hayata geçirilir.