İnsanın gün içerisinde defalarca kendi kendine sorduğu bu soruyu bir kez daha siz değerli dostlara sormak isterim; Bozulmuşluğun, yozlaşmışlığın, yoldan çıkmışlığın her türlüsünü ve her derecesini gördüğümüz çevremizde, malum gidişat acaba düzelir mi? Umut ışığı var mı? Tünelin sonunu acaba gören var mı?

    Dinimiz umutsuzluğa kapılmayı ret etmiştir. Bizler inanmış olduğumuzdan, malum durumlarla karşılaştığımızda; Allah var, gam yok!.. Diyerek kendimizi teselli etsek de, kul olarak iyiyi, güzeli ve hakkı arzuluyoruz. Yüce mesajı anlamakta zorlansak ta, nefsimizle mücadelede keskin virajlar yaşadığımız ortadadır. Rabbimizin bize mesajını Arapça okuyup, hemen ardından falanca yerdeki falanca ihtiyaç için yardım toplanacaktır denilmesi, Allah’ın mesajını anlayamayabilirsin ancak bizim yardım mesajımızı iyice anla, bak bu Türkçe söyleniyor, anlamına gelmiyor mu?

    Okunan ayetin ardından Türkçe manası söylense daha iyi olmaz mı? Nahl Süresi 90. Ayet, Cuma Namazı vakti, imam tarafından minberden önce Arapça söyleniyor, ardından Türkçe açıklaması olan; "Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder; çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor." Söyleniyor. Ne güzel bir mesaj iletiyor Rabbimiz değil mi? Adaleti emrediyor. İyiliği emrediyor. Akrabaya yardımı emrediyor. Çirkin işleri yasaklıyor. Fenalığı yasaklıyor. Azgınlığı yasaklıyor. Düşünmenizi istiyor. Tutmanız için size öğüt veriyor. Muhteşemliğe bakar mısınız? Sırf bir ayetin bile anlamı sizi dünyada huzura ve rahata eriştirecek şifreleri içeriyor. Yapmanız gereken basit, temel kuralları öğretirken; sizi felakete sürükleyecek şeyleri de size yasaklıyor. Ama siz yozlaşmış bir kişinin ağına düştüğünüzde; sizden bunları istemeyecek, kendine köle edip, ayette sizi felakete sürükleyecek çirkin işleri yapmanıza vesile olacaktır. O fena kişinin istediği şey sizi kullanmak ve sömürmektir. Onun için Allah’ın mesajlarını anlamaktan öte kendi söylediklerine inanmanız ve kendisine biat etmeniz daha önemlidir.

    Yakında sosyal medyada yayınlanan bazı videolardan dolayı, artık sosyal medyayı da takipten vazgeçeceğim… İzlediğim ve gördüğüm şeyler akıl sınırlarını zorlayan, bu devirde bu da mı olur? dedirten sahnelerle karşılaşmak, tarifi imkânsız şeyler hissetmenize neden oluyor.

    Bu toplum ne ara bu kadar derin ve karanlık kuyuya düştü…

Gerçekten bu kadar cahil olunabiliyor mu? Yoksa insan denilen varlık menfaatleri için bu kadar alçalabiliyor mu? Mesela cahiliye devrinde kendi elleriyle yaptığı puta tapanlarla, günümüzde menfaatleri peşinde koşanların kişileri putlaştırıp onlara tamamen biat etmeleri aynı yola çıkmıyor mu? Hak, dilde bir sözcük mü oldu?..

Allah (C.C.) her şeye şahit koşulacak bir hale mi getirildi? Başımıza gelenleri hak etmiyor muyuz? Ders alabiliyor muyuz? Yazılacak o kadar çok örnek var ki?...

    Onun için dostlar, gidişat düzelir mi bilinmez. Şahsımca yapmamız gereken en önemli şey ise; işe önce kendimizi düzeltmeyle başlamalıyız. Nemrudun ateşine su taşıyan karınca hikayesini duymuş muydunuz? Nemrud Hz. İbrahim’i yakmak için dev bir ateş yakar… Karınca ise bu ateşe su taşımaktadır. Bunu gören Şeytan, karınca ile dalga geçerek; “taşıdığın su bu ateşi söndürmez ki…” deyince, karınca ona şu cevabı vermiş… “söndürmeyeceğini bende biliyorum, ama yolum bu yol olsun…” Kendimizi düzeltmeye çalışmak belki çok küçük bir hareket ama; yolumuz bu yol olsun…