Millî bilincin sağlamlaşması, birlik ve beraberliğin pekişmesi yönünden bayramların önemli bir yeri bulunmaktadır. Türklerin tarihinde geçmişten beri kutlanılan bayramlar, sağlam inançlar çerçevesinde özünü muhafaza ederek ve muhteva yönünden zenginleşerek günümüze kadar ulaşmıştır. Bu bayramların başında önemli bir değer olarak saydığımız Nevruz gelmektedir.  Nevruz, Orta Asya'dan Balkanlara kadar uzanan coğrafyalarda kutlanan bir bahar bayramıdır. Nevruz, İran dilinde “yenigün” anlamına gelmektedir. Yeni ve gün sözcüklerinin uyumuyla oluşan nevruz Ramazan Karaman’a göre Hunlar zamanına kadar uzanmakta ve o dönemde bahar şenlikleri düzenlenerek kırlara çıkılmaktadır. Erman Artun’un ifadesiyle, Anadolu farklı inançların birleştiği bir kültür yumağıdır. Bolluk ve bereketi simgeleyen bir gün olan nevruzda, insanlar bu zenginlikten istifade etmek için çeşitli şenlikler düzenlemektedir Doğanın canlanışı olan nevruz; kutlamaların yapıldığı, eğlencelerin düzenlendiği, insanların birlikte yemekler yediği bir zamandır. Türklerde eski dönemlerden beri baharın gelişi, tabiatın canlanışı destanlarda, masallarda, âşıkların kopuzlarında dile getirilmektedir. Türkiye’de ise bahar bayramı, baharın başladığı gün olarak kutlanılan nevruz, her yörede belli başlı uygulamalarla geçirilmektedir. Nevruz törenleriyle ilgili Anadolu’da çeşitli pratikler vardır. Ergünöz Akçora’nın ifadesiyle bayramlar; bir milletin genel ahlak anlayışını ve karakterini yansıtmaktadır. Nevruz Türk halk inanışlarında bereket, dilek, koruma ve şifa sembolüdür Bazı tarih belgelerine göre atalarımız mart ayında Kağan’ın otağında bir araya gelerek şenlikler düzenlemekteydi Nevruz’da her yörede belli başlı pratikler uygulanmaktadır. Şenlikler yapılması, büyük ateşlerin üzerinden atlanılması, mâniler söylenip dilekler dilenmesi vb. uygulamalar bulunmaktadır. Karaman’ın belirttiğine göre; Elâzığ’da kırlarda toplanan halk, sinsin ve güreş gibi sporlar yaparak oyunlar oynamaktadır. Bu dönemlerde koyunlar dağlara ilk defa götürüldüğü için çobanlara armağanlar sunulmaktadır Nevruz Elazığ halk kültüründe benimsenen ve tarihî derinliği olan bir gün olduğu için edebi ve musiki alanlarında da yer edinmiştir.  Türk edebiyatında Nevruz ile ilgili yazılan şiirlere ise nevruziyye denmektedir. Türk musikisinde Nevruz makamının yedi yüz yıldan fazla bir mazisi de bulunmaktadır (Nevruz-bayati, nevruz-büzürg, nevruz-neva… gibi yirminin üzerinde makamı vardır.) Elâzığ tarihi ve kültürel açıdan farklı zamanlardan beslenerek kendine has kültürel bir birikim oluşturmuştur. Bunlardan biri de Harput musikisidir. Elazığ- Harput yöresel müziğinde çok sayıda makam bulunmaktadır. Makamları ve eserleriyle Türk müziğine katkıda bulunan Elazığ'da Nevruz makamı da kullanılmaktadır. Elazığ-Harput yöresinde Nevruz Makamı olarak ifade edilen bu makam dizisi için İshak Sunguroğlu “Harput’ta Karcığar makamına nevruz denilmektedir. Bu faslın hüseyni, uşşak ve beyati fasılları ile de çok yakından ilgisi vardır ve birbirlerine de geçiş bu yüzden kolaydır’’ demişse de, Savaş Ekici, “Elazığ Harput Müziği’’ isimli kitabında Harput’ta Nevruz makamında okunan eserler, Karcığar makamının seyir özelliklerini gösterebildiği gibi, Neva ve Nikriz makamının seyir özelliklerini de gösterebilmektedir. Demiş ve bu iddiasını yörede bu makam fasılları içerisinde okunan “Sabahın Seher Vaktinde (Neva)’’ ve “Kekliğim Seker Ağlar (Nikriz)’’ isimli eserlerden yola çıkarak söylemiştir. TRT Türk Halk Müziği sözlü repertuvarında Elazığ-Harput yöresine ait olan 2228 no’lu “Kara Erük Çağala”, adlı eser yörede kullanılan Nevruz makamına örnek gösterilebilir. Bu durum Harput Musikisi’nin ne kadar köklü ve geniş bir yelpazeye sahip olduğunun da açıkça göstergesidir. 

 Elazığ’da nevruz bayramı etkinlikleri kapsamında ateşinin üzerinden atlayıp, örste demir dövülmekte ve yumurta tokuşturulmaktadır. Demir, Türk kültür çevresinde, Türklerin yaşadıkları bozkırlarda çok fazla önem taşımaktadır. Özellikle Türklerin Ergenekon’dan çıkışlarında demirin ve demircilerin ön plana çıktıkları görülmektedir. Türkler bu etrafı dağlarla ve ormanlarla kaplı yerden çıkmak için burada bir yerde bulunan demir madenini demircileri vasıtasıyla eritip, dışarıya çıkabilme imkânı bulmuşlardır. Bu durum Türklerin iyi demirciler olduklarını gösterdiği gibi, bulundukları kültür coğrafyasında demirin bol miktarda varlığını göstermesi bakımından da büyük önem taşımaktadır. Türkler demir dağın eriyip aktığı ve dışarı çıktıkları günü kutlu saymışlar ve her yıl bayram olarak kutlamaya başlamışlardır. Bunun için bir parça demiri ateşe salıp kızdırırlar. Önce Kağan bunu kıskaçla tutup örse koyar, çekiçle döver. Ondan sonra beyler de öyle yapar. Bugünü kutlu bilirler, böylece Tanrı’ya şükretmiş olurlardı Buradan söz konusu törende kullanılan örs, çekiç ve kıskacın da demirden olması, demirden olan aletlerle demirin dövülmesi de kayda değer bir husustur. Nevruz bayramı kökleri tarihin derinliklerinden gelen, yeni bir dirilişi simgeleyen sevgi, uyanış, coşku ve kardeşlik günüdür. Nitekim bugün Türk dünyasında, hürriyet ışığının yanmaya başladığı bir zamandır. Atalarımız çeşitli inanışlar ve uygulamalar içerisinde geleneklerini zenginleştirerek, geçmişten günümüze öz benliğimizi muhafaza etmişlerdir. Bu inanışlar içerisinde yoğun bir kültürel birikim ve bizim tarihi kodlarımız yer almaktadır. Ulusumuzun geçmişinden gelen ve baharı coşkuyla geçirmemize vesile olan bayramımız Nevruz, geniş bir coğrafyada kutlanılarak birliğin sembolü olmuştur. 21 Mart günü tabiatın kıştan kurtulduğu yani Türklerin istiklallerini ilan ettikleri önemli bir zamandır.  

Ekran Görüntüsü 2024 03 25 114237Ekran Görüntüsü 2024 03 25 114248