Merkez Bankası (TCMB) 27 aylık bir aradan sonra ilk kez faiz artışına giderek politika faizini 650 baz puan rekor bir artışla yüzde 15’e yükseltti. Bundan önceki en yüksek faiz artışı 19 Mart 2021’de yüzde 19 olarak gerçekleşmişti. 21 Haziran 2023’de ise yüzde 8,5’dan 15’e yükselen faiz artışı beklentileri boşa çıkartmadı. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve yeni göreve gelen Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan ile mevcut ekonomi politikalarında değişim olasılığı çok kuvvetli bir beklenti haline geldi. Bu değişimin ilk ayağı olarak Merkez Bankası’nın faiz artırım kararı beklentilere cevap verdi. Oysa, finans çevrelerinin tahmini yüzde 20’yi aşan bir faiz artışı idi. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’ndan önümüzdeki süreçte bir, iki faiz artışı daha geleceği tahmin ediliyor. Özellikle dış finans çevrelerinin faizin enflasyon seviyesine yakın yükseltilme istekleri gerçekleşmemiş oldu. Oysa, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası piyasaların aksine kademeli bir faiz artışını tercih etti.

Faiz yükseltmek her ne kadar ilk aşamada ülkeye sıcak para çekip, döviz fiyatını baskılayarak enflasyonun düşmesine yarasa da tam olarak döviz açığına çözüm olmayacaktır. Bu nedenle ülkeye sıcak-soğuk ayrımı yapmadan bol döviz girişi sağlamak için farklı ve ciddi adımlar atılması göz ardı edilmemelidir. Sonuçta amaç cari açık vermeyen bir ekonomik yapıya ulaşmak olmalıdır.

Geçmişte 70’li yıllarda Süleyman Demirel ile başlayan, Özal, Ecevit ve 90’lı yıllarda Tansu Çiller ile devam eden hükümetler sıklıkla faiz indirimi yoluna gittiler. Daha sonra Ak Parti iktidarı faizi yüzde 8.5’a kadar indirdi. Yetkililer 1970’lerin ikinci yarısından beri ülkemizin yaşadığı “kur-enflasyon ve faiz” sorununun ancak 2005/2006 yıllarında rahatladığını, bunun da kendi imkanlarımız ile değil, ülkeye akan dış borçla sağlandığını açıklıyorlar.

Deneme ve yanılma yöntemleri ile yaşadığımız acı tecrübeleri tekrar yaşamamak adına kalıcı ve rasyonel ekonomik politikalar uygulamanın zamanı geldi. Özellikle enflasyonu aşağı çekmek için faiz silahını iyi kullanmamız, cari açığı kapatmak için düşük faizli borçlanma ve yabancı yatırımların gelmesini özendirmeliyiz. Dünyada herkesin öncelikli derdinin enflasyon olduğu tartışılmaz bir gerçek. Bunun için ilk akla gelen çözümlerden biri de faiz artışıdır.

Dış kaynaklar yıl sonu için faiz tahminlerini yüzde 25-30 olarak açıklıyorlar. Bu nedenle önümüzdeki dönemde Merkez Bankasının faizleri ve döviz arzını artırmaya yönelik bir politika yürütmesi bekleniyor. Bunun yanı sıra büyüme için kritik unsurlardan biri olan kredilerin yeniden kullandırılmaya başlanması gerekiyor. Ayrıca ekonomi yönetiminin yurt dışı girişimleri ile ciddi bir yatırım altyapısının hazırlandığı görülüyor. Bu nedenle özellikle Enerji ve Savunma Sanayi başta olmak üzere birçok alanda yatırım için somut adımların atıldığı görülüyor.

En önemlisi yeni ekonomi yönetimin “rasyonel zemine dönüş için yeni bir süreç başlatmış” olmasıdır. Böylece geçmişte yapılan yanlışların yerine daha doğru ve kalıcı politikaların uygulanacak olması hepimizi umutlandırmaktadır.