Merkez Bankası (TCMB) politika faizini 2.5 puan artırarak yüzde 45 seviyesine yükseltti. Böylece Merkez Bankası geçen yılın Haziran ayından bu yana yaptığı 8 toplantıda toplam 36.5 puan faiz artışını gerçekleştirmiş oldu. TCMB, gerekli parasal sıkılık düzeyine ulaşıldığını ve bu düzeyin gerektiği müddetçe faiz artırımının sürdürüleceğini bildirdi. Bundan ötürü Merkez Bankası, ilave faiz artırımında kapıyı kapatmadı.

Mayıs 2023’de yüzde 8.5’e kadar düşürülen faiz, bugün yüzde 45 düzeyine çıkmış oldu. Bu kararla enflasyondaki düşüş sürecini sağlamak için yüzde 45 yeterli görüldü.

Türkiye yüzde 45’lik politika faizi ile, dünyada bu alanda dördüncü sırada yer aldı. Zimbabve yüzde 130’luk politika faiziyle Dünyada ilk sırada yer alırken Arjantin yüzde 100’lük oranla ikinci, Venezuela yüzde 56.69’luk oranla üçüncü sırada bulunuyor. Türkiye, yüksek enflasyon liginde ise yüzde 64.77’lik oranla dünyada beşinci sırada yer alıyor. (*)

Faizlerdeki artışla beraber mevduat faizleri yüzde 50, ticari kredi faizleri yüzde 55 ve ihtiyaç kredisi faizleri ise ortalama yüzde 62 seviyelerinde işlem görüyor. Uzmanlar faiz oranlarının reel ekonomiye asıl etkisinin yerel seçimlerden sonra görüleceğini açıklıyor.

Bu arada Hazine ve Maliye Bakanlığı, 31 Aralık itibariyle borç verilerini açıkladı. Buna göre, merkezi yönetim brüt borç stoku, Aralık ayı sonu itibariyle 6 trilyon 722.5 milyar lira oldu. 6 trilyon 722.5 milyar liralık borcun 2 trilyon 408 milyar lirası Türk lirası, 4 trilyon 313.8 milyar lira tutarındaki bölümü ise döviz cinsinden. Bu doların her artışında bu borcun artacağı anlamına geliyor. 2024 yılı bütçesinde başlangıçta öngörülen 1 trilyon 651 milyar lira düzeyindeki bütçe açığının daha da borçlanmamıza neden olacağı düşünülürse borçları azaltmak bir yana daha da artmasının kaçınılmaz olduğunu göstermektedir.

Uzmanlar bu ekonomik tablo içinde faiz artırımının farklı sonuçlar ve özellikle değişim yaratmak için yeterli olmayacağını dile getiriyorlar. Zira, aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar elde etmek mümkün olmayacaktır.

Faiz yükseltmek her ne kadar ilk aşamada sıcak para girişine yol açacak ve döviz fiyatını baskılayarak enflasyonun düşmesine yarasa da tam olarak döviz açığına çözüm olmayacaktır. Bu nedenle farklı ve ciddi adımlar atılması, açık veren tüm işlemlerimizin dengeli bir hale getirilmesi, yüksek enflasyonun düşürülmesi ve en önemlisi TÜİK’in açıklamasında da yer alan, ülke gelirinin yarısını elde eden nüfusun ilk %20’lik grubunu oluşturan 17 milyon kişi ile gelirin diğer yarısını paylaşan %80’lik kesim arasında açılan yoksulluk makasının kapatılmasını sağlayacak bir ekonomik yapıya ulaşmak için rasyonel politikalar uygulamanın zamanı geldiğine inanıyoruz. Böylece geçmişten farklı olarak yeni, doğru ve kalıcı adımlar atılmış ve sorunlara da doğru çözümler bulunmuş olacaktır.

Kaynakça:

(*) Mehtap Ö. Ertürk