İnsan, sayısız hayvan türlerinden biridir, diğer canlılar gibi özünde açlık, korunma ve üremeye dayalı ihtiyaçları olan bir canlıdır ancak zihinsel ve akli yeteneği onu diğer canlılardan ayrı, güçlü ve üstün kılar.

İnsan ve insanlık farklı anlamlar içerir. İnsanlık ve insaniyet, bir insanın taşıdığı tüm iyi değerlerin ortak adıdır. İnsanlık sözü inancı, kültürü, hakkı, hukuku, adaleti, çağdaşlığı, özveriyi, iyiliği, saygıyı, sevgiyi, merhameti, vicdanı, insafı, utanma ve arlanmayı ifade eder. Yani insanlık, insanın, kişiliğini ortak ve eşitlikçi yaşam potasında döverek, temel ahlaki değerleri içselleştirmesidir. Bu şekilde temel ahlaki değerlere sahip olan kişi, başkalarının deneyimlediğini doğru anlayarak empati yaparak olumlu davranışlar gösterir.

Rus yazar ve asker Tolstoy, “Başkasının acısını duyan insandır, kendi acısını duyansa canlıdır” der. Mevlana ise, “ İnsan ölür ama asıl ölmeyen insanlıktır” der. Hacı Bayram-ı Veli’nin de, “Kötülükten uzaklaşınız, merhametli olunuz, insanlığınızı koruyunuz” diye nasihatleri vardır.

Utanma ve arlanma ise insanı her türlü çirkinlik ve kötülükten uzak durmaya yönelten bir duygudur, hayâ ile eşanlamlıdır. Utanma ve arlanma duygusuna sahip olanlar ahlaki davranırlar. Ahlak dışı ve yasal olmayan şeyleri yapanların utanma duygusu gelişmemiştir, bunlara “ar damarı çatlamış” denir. Utancından yüzü kızaran tek canlı insandır, utanma duygusu olmayanın yüzü kızarmaz. Bu bağlamda bir hadiste “Eğer utanmıyorsan her şeyi yapabilirsin” denir. Utanma ve arlanma duygusuna sahip ahlaklı bir kişi kendisi ya da bir başkası utanılacak bir davranışta bulunduğunda sıkılır, utanır, arlanır. Utanma ve arlanma duygusu, kişileri ahlak dışı ve yasal olmayan eylemlerden uzak tutması özelliği ile kişisel ve toplumsal, huzur, güven ve ahlakın korunması için çok önemlidir.

Ne var ki tarih boyunca insanlık ve ahlak bayrağını, bu değerleri önemseyenler değil, hep galipler, gücü elinde tutanlar, makam ve para sahipleri ve ahlaki değerlere sahip olmayanlar taşımıştır. Örneğin; sömürgecilik yılları boyunca güçlü ve galip devletlerin yöneticileri boyunduruk altındaki insanları kendilerinden daha az insan olarak görmüşlerdir. Acımasız ve insafsız davranmış her türlü fenalığı yapmışlardır.

Günümüz Türkiye’sinde de olduğu gibi gerçek adalet sistemine sahip olmayan toplumlarda, insanları, sahip olduğu makam, güç, maddi olanaklar ve çıkarlar şekillendirmekte, eşitlikçi, adil ve ahlaki değerler önemsizleştirilmektedir.

Çok acı ama ülkemizdeki durum o hale geldi ki TBMM’de bütçe konuşmaları sırasında muhalefet ve iktidar milletvekilleri arasında liyakat tartışmaları yaşanırken, AKP’lilerin yakınlarını sınavsız mülakatsız şekilde işe aldıklarını belirterek, “Hiç mi utanmıyorsunuz?” diye soran CHP’li muhalefet milletvekiline, AKP Grup Başkanvekili, “Evet utanmıyoruz, yaptığımız işten gurur duyuyoruz” diyerek yanıt verebiliyor.

Mehmet Akif Ersoy, ne güzel söylemiştir,

“Hayâ sıyrılmış inmiş, öyle yüzsüzlük ki her yerde;

Ne çirkin yüzler örtermiş, meğer o incecik perde”.