Haftalık yazımı yazmak için bilgisayarımın başına geçtiğimde genelde konu ile ilgili sıkıntı yaşamam, ancak bu hafta devam eden sıcak havalardan mı? Yoksa art arda gelen zam dalgalarından kaynaklanan olumsuz ruh halimden midir? Bilinmez bir isteksizlik içerisindeyim. İnsanın yaşam enerjisini tüketen, geleceğe bakmayı bırakın yarını düşünmeyi öteleyen bir ruh haline sürüklendiğimizi hissetmeye başlıyoruz. Çoğul eki kullanmamda bir maksat var. Bunu çevremdeki birçok insanda da görmeye başladım. İnsanlarda bir umutsuzluk, karamsarlık hali genel durumu ele geçirmiş durumda… 

Eline fırça alan bir ressam; koyu renkler dışında kullanabileceği bir renk kalmamış ve çizeceği tabloyu karamsar bir şeyler çizecek hale getirilmiş haldeyiz… Topluma umut aşılayacak, kötü günlerin sona erip, refah, huzur ve mutlu günlere ulaşacak bir gelişme görebiliyor musunuz? Psikolojimiz gün geçtikçe bozuluyor. Özellikle trafikte en ufak bir sürtüşme, adeta öfke patlamasına dönüşüyor. Gidişat gidişat değil. 

    Üniversite kazanan bir öğrenci sizce ne kadar sevinebiliyor? Kazandığı yerde en basit olarak barınma sorununu düşünüyor ayriyeten Ulaşım ile ilgili sıkıntılar cabası. Sorunları bir bir aştınız ve okul bitti. İş bulabilme ihtimaliniz sizce kolay mı? Bu öğrenci nasıl mutlu olacak? Mesleğinde ne kadar verimli olacak? Hadi bir işte bulsun; evlenmek istediğinde karşılaşacağı maliyeti bugünkü gidişat ile hayal etmeniz nasıl olur? Mutlu bir evliliği sürdürebilmenin zorluğu ve ardından gelen sıkıntılar ile nereye kadar? Hayatımız işte bu kadar yalın. Bu çark içerisinde milletin orasına koyacaklarını açık açık söyleyenler ise hayal bile edemeyeceğiniz bir lüks içerisinde yaşıyorlar. Silinen vergi borçları haberleri ise yürekleri dağlıyor. Doğru ise vahim, yalan haber ise korkunç… 

    Umut var demek istiyor iç sesimiz; umut var. Umudun var olduğunu bilmek içimize su serpiyor. O da olmazsa çıldırmamak elde değil. O’na sığınıp, O’ndan yardım diliyoruz. Kurtar bizi bu durumdan başka çıkar yol bulamıyoruz. O bize bir kurtarıcı yollayıp, karanlıkları parçalayıp, aydınlığa taşıyacak yolu göstermesini umut ediyoruz. Son peygamber gönderildiği için artık peygamber beklemiyoruz. Ancak halkın çıkarlarını önde tutan, hakkı savunan bir insan bekliyoruz. Bu insanın da içimizden çıkacağına inanıyoruz.  

    Ne diyordu Cumhuriyetimizi kuran büyük devlet adamı; 

    “Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. 

   Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.” 

  Mustafa Kemal ATATÜRK