Doğu’nun sarp dağlarına yaslanmış, sessizliğiyle bile asalet taşıyan bir ilçedir Maden…
Her sokağı, her taşı bir hikâye anlatır; her kapı aralığı bir geçmişe açılır.
Ve o geçmişin içinde, 158 yıllık bir emanet vardı: Maden PTT binası.
Bir bina değil; bir hafıza, bir tanık, bir gölge gibi geçmişi bugüne bağlayan bir köprüydü.

Ama şimdi o köprü yıkık.
Depremin yaraladığı duvarlar dayanamadı; 30 Haziran 2024’te kepçelerin soğuk dişleri arasında tarihe karıştı.
Ardında ise yalnızca toz kalkmadı; bir ilçenin onuru, sahip çıkılmamışlığı, duyulmayan sesi de kalktı.

Bugün Maden PTT çalışanları geçici bir binanın duvarlarına sığınmış durumda.
“Geçici” olması gereken o barınma, uzadıkça uzuyor.
Sanki birileri bu sessiz ilçeyi görmek istemiyor, duymak istemiyor.

Elazığ’ın milletvekilleri ise bu sessizliğe çoktan alışmış gibi…
Oysa 158 yıllık bir kuruma sahip çıkmak yalnızca bir bina yapmak değil; bir hafızayı onarmak, bir ilçeye “Sizi görüyoruz” demekti.

Derken, ses İzmir’den geldi.

İYİ Parti İzmir Milletvekili Hüsmen Kırkpınar, memleketi Elazığ’dan mahrum kalan bu talebi duyarak 8 Mayıs 2025’te Meclis’e bir soru önergesi verdi.
Kırkpınar’ın soruları yalnızca Bakan Uraloğlu’na değil; bu ülkenin vicdanına sorulmuş sorulardı aslında:

Neden Maden hâlâ yeni bir PTT binasına kavuşamadı?
Neden depremin açtığı yaralar bu kadar uzun süre sarılmadı?
Neden bu kadim ilçenin kurumları kaderine terk edildi?

Kırkpınar’ın önergesinde söylediği gibi:
“Posta ve Telgraf Teşkilatı’nın posta, kargo ve bankacılık alanında, Maden halkına kaliteli ve kesintisiz hizmet sunabilmesi için ilçeye ivedilikle yeni bir PTT binası yapılması gerekmektedir.”

Bu cümle aslında Maden’in bugünkü hâlini özetliyor.
Bir ihtiyaç değil; bir aciliyet.
Bir rica değil; bir sahip çıkılma çağrısı.

Maden, zamanın insaftan hızlı aktığı bir coğrafya…
Ama umudun hiç tükenmediği de bir yer.
Belki bir gün, o 158 yıllık hatıraya layık yeni bir PTT binası yapılır…
Belki bir gün bu sessiz çığlık duyulur.
Ve belki o gün geldiğinde, Maden yalnızca yeniden yapılan bir binaya değil; kendisine sahip çıkan bir devlete kavuşur.

O güne kadar birileri bu soruları sormaya devam edecek.
Çünkü bazı sorular cevapsız bırakıldıkça daha gür konuşur.

Sevgiyle kalın.