Türkler gökyüzü ve kâinatın yaratılışıyla ilgili çeşitli inanışlara sahipti.

Eski Türkler, gökyüzünün en yüksek katında âlemi yöneten ve güneşi temsil eden yüce tanrı “Kayra Han” veya “Ülgen”, yer altında “Cehennemin” yöneticisi olan “Yağız Han” ve yine yer altında yaşayan kötü ruh veya şeytan tipindeki “Erlik Han’ olduğuna inanırlardı.

                        “Altay Türkleri” gökyüzünün on yedi tabakadan oluştuğu ve en üst katta bütün kutsal güçlerin babası olan “Tanrı Han”ın bulunduğu inanışına sahiplerdi. Tanrı Han’dan göğün on altıncı katında altın bir taht üzerinde oturan “Bay Ülgen”, dokuzuncu katta bulunan “Kızagan” ve yedinci kattaki “Mergen Tanrı” türemişti.

               Bilindiği üzere, Türk mitolojisindeki esas güç, esas yaratıcı “Gök Tanrı”dır.

“Erlik Han” yani “Şeytan” yer altının hakimidir. Eski Türk inancında Ülgen Gök Tanrı'dan sonra gelen en güçlü iye veya ilah olarak görülürdü. Bir de köpek başlı bir ilah vardır ki ona “barak ata” denirdi. Moğolların ve Türklerin Barak Ata’dan türediğine inanılırdı.

Bilindiği üzere günümüzde Gaziantep ilinde yaşayan “Barak” adlı bir oymak vardır. Kaynaklarda Barak adının mitolojideki “Barak Ata”dan geldiği   belirtilir.

                        Bazı Türk toplumlarında mitolojik varlıklar olan Ülgen, Umay ve Barak Ata birer iye, yani melek olarak görülürken, zaman zaman tanrı gibi görülmüşlerdir. Mesela yerin tanrısı veya iyesi olan Elbis ise zamanla İblis'e dönüşmüştür.

Eski Türklerde Tanrı ve meleklerle irtibatlanan, ritüelleri-âyinleri yönetenler şamanlardı. Türklerde yaygın olarak “Kam” adıyla anılan şamanlar ayinlerinde “Tüngür” adını verdikleri davulları kullanırlardı. Davulu zaman zaman bir müzik aleti, bazen bir ruh çağırma aracı, bazen de âlemlere seyahat etmek için kullandıkları bir binek aracıydı.

Davulların üzerinde kamları gökyüzüne çıkaran hayvanların resimleri ile kutsal varlıkların sembolleri vardır.

Eski Türk inanç sisteminde gök çok önemliydi. Öyle ki her şeyin yaratıcısı olarak düşünülen Tanrı adeta gökle özdeşleştirilmiş ve “Gök Tanrı” olarak ifade edilmiştir.

               Gök yüzünün kutsallığı; gökte bulunan unsurların da kutsal kabul edilmesi, gök unsurlarına insanın hayatına kattığı kolaylık veya zorluklara göre anlamlar yüklenmesini sağlamıştır. Güneş ve ay ışıklı oluşları, büyüklükleri, uzaklıkları gibi birçok yönden kutsal kabul edilen gök cisimleridir.

Gök cisimleri içerisinde yer alan ay, Türk kültüründe kullanılan önemli sembollerden biri olmuş, Türklerin İslâm dinini kabul etmesinden sonra da kutsallığı devam etmiştir. Mesela avuçlarımız göğe açarak dua ederiz. “Yukarıda Allah var” deriz.

Türk inanışında göğün kutsallığı, güneş ve ayın birer kült yani kutlu varlık olarak addedilmesi yanında, gökte bulunan “Gök Tanrı”nın iyiliklerinin, rahmetinin alınarak yerdeki insanlara ve yer altındaki erlik hana, yani şeytana gönderilmesi ve onların iyiliklerle buluşturulması şamanın göreviydi.

Şaman tören yaparken aynı zamanda dualar, ilahiler okur ve dans ederdi. Bu dans sırasında yukarıda ifade ettiğimiz gibi, gök tanrının iyiliklerini ondan alıp, yeryüzündeki insanlara ve yer altında şeytanı temsil eden “Erlik Han”a gönderirdi. Bunun için de “Kam”lar, sağ ellerini avuç açık biçimde göğe, sol ellerini de açık bir biçimde yere doğru tutarlardı.

İlgi çekici olan, dönerek dans eden kamların bu hareketinin günümüzde “Mevlevî Semaı” ve “Alevî-Bektaşî Semahı”nda da görülmesidir.

Bilindiği üzere Kur’an âyetleri veya ilâhinin etkisiyle duygulanan ve coşan bir sûfînin veya çok defa gayri ihtiyarî olarak yerinden fırlayıp dönmeye başladığı görülür ki buna devir, devran, deveran, çarhetme, hareket, kıyam ve semâ gibi isimler verilmiştir. (İslâm Ans.)

Ayrıca inanç gruplarından bazıları da çember halinde “Devranî Zikir” yaparlar. Bu dönme, gök cisimlerinin dönmesiyle ilgilidir. Çünkü inanışa göre dönen her varlık Allah’ı tespih eder.

Dolayısıyla günümüz sema ve semahlarında gördüğümüz devir-devran hareketi ile bu hareket gerçekleştirilirken; anlamı “Hak’k’tan Alıp Halka verme” olarak açıklanan; kolların ve ellerin pozisyonunun Kamların yaptığıyla aynı olması, dönmenin ve bu el-kol hareketinin kaynağının göksel inanç ve inanışla ilgili olduğunu düşündürmektedir.

 Esen kalınız…