Haber siteleri, artık gördüğümüz zaman şaşırmadığımız salgın haberleri ile doluyor.

Çin’de ortaya çıkan yeni bir salgın haberi, hemen akabinde Güney Sudan’da patlak veren bir başka ölümcül salgın veya Bolivya’da tespit edilen yeni bir salgın haberi artık kulaklara pek de garip gelmiyor.

Zaten kaçıncı dalgasında olduğumuzu unuttuğumuz Covid artık sıradanlaştı.

Millet maske ve mesafe kurallarına artık riayet etmiyor!

Salgınların ana maksadının bir şekilde insan nüfusunu kontrol altında tutabilmek için ortaya çıktığını düşünüyorum.

Dünya nüfusunun anormal bir düzeyde arttığı, dünya kaynaklarının eşit ve verimli şekilde kullandırılmadığı günümüzde bu tür salgınların ortaya çıkması artık komplo teorisi düzeyinden çıkmış, yaşanılan birer trajediye dönüşmüş durumdadır.

Bazı virüslerin laboratuvar ortamında üretildiği, panzehiri’nin de bir şekilde ticari nemaya dönüştürülerek pazarlandığı fikri hiç de akla aykırı gelmemektedir.

Geçenlerde okuduğum bir makalede bahsedilen konu tüylerimi diken diken etmişti…

Makalede konu edilen bilimsel araştırmaya göre günümüzde insanlığını bir yılda kullanmış olduğu doğal kaynakların, tabiat tarafından tekrar yerine doğal süreçle konması için bir buçuk yıl geçmesi gerekiyormuş… Düşünsenize bu şekilde yaşam döngüsünün devam etmesi ne kadar sürecektir.

***

Konuya İlahi yönden değindiğinizde, dinimizin emrettiği şeylerin aslında bize birer ders niteliğinde olduğunu görüyoruz. Hz. Said (R.A) suyu bolca dökerek abdest alıyordu. Bunu gören Peygamber Efendimiz, ‘’Suyu israf etmekten sakın’’ buyurdu. ‘’Yâ Resulullah, abdestte israf olur mu?’’ diye sorunca, Resulullah (A.S.M.) ‘’Evet, akan su kenarında da abdest alacak olsan suyu israf etme’’ buyurdu.

İnsanlık artık salgınlar ile yaşamayı öğrenmek zorunda kalacak. Hollywood filmlerinde görmeye alışık olduğumuz korkunç senaryolar belki de önümüzdeki on yıllarda normal yaşam standardımız olacak.

Geçtiğimiz Covid Pandemisi döneminde hayatımız giren birçok durum sayabiliriz.

Evden, internetten alışveriş, evden çalışma, kısıtlanan eş dost akraba ziyaretleri, patlayan kuryecilik sektörü bunlara iyi birer örnek olmaktadır. Dünya artık bir değişime gitmek zorunda kalacaktır. Bizler belki küçük şehirde bunun pek farkına varmıyoruz ancak büyük şehirlerde yaşamak cidden artık insanı zorlar bir durum almıştır. Hafta sonu yapmayı düşündüğünüz normal bir alışveriş, yaşayacağınız trafik kâbusu, otopark problemi, yorgunluk, yoğunluk ve kalabalık ortamdaki salgın hastalık riski de eklenince; en iyisinin ihtiyaçlarınızı internet üzerinde sipariş vererek kapınıza kadar gelmesi olduğunu görüp bunu tercih edebiliyorsunuz. Yeni Dünya düzenine belki de salgınlarla yönlendiriliyoruz.

***

Metaverse ismini belki de duymuşsunuzdur. Günümüz sosyal medya devlerinin şimdiden yatırım yaptığı, geleceğin yaşam platformu olmaya aday bir programın adı Metaverse…

Daha açıklamak gerekirse ‘’Meta-evren’’in kısaltması olan Metaverse, gerçek ve sanalın bir bilim kurgu vizyonunda birleştiği ve insanların farklı cihazlar arasında hareket etmesine ve sanal bir ortamda iletişim kurmasına izin verdiği dijital bir dünya. Pratik anlamda, artırılmış ve sanal gerçeklik ürün ve hizmetlerini ifade ediyor. Kulağa garip gelse de gidişat bu yönde ve bunun salgınlarla desteklendiğini düşünen insanlar olduğunu ve buna katıldığımı da belirtmek isterim. Odanızda rahat koltuğunuzda oturuyorsunuz ve Dünyanın herhangi bir yerinde bir müzeyi veya bir parkı gezebiliyorsunuz. Gidişatın sonunu ve belirsizliğini düşündükçe insanın içi ürperiyor.

Dünya üzerinde değişime ayak uydurabilen türler yaşamlarını devam ettirebilmişlerdir. Bizler de insanoğlu olarak bir şekilde bu düzene ayak uydurmak zorunda kalacağız gibi geliyor. Salgınlar geçmişte de vardı. Bugün de olmaktadır. Gelecekte de olacaklardır.