Osmanlı'nın yıkılma sürecine denk gelen dünyadaki milliyetçilik hareketlerinin hızla yayılması Türkler arasında da kıpırdanmalara sebep olmuştur. Okuyanların büyük bir kısmı devşirmelerden oluşmaktaydı. Türklük bilinci Osmanlı'nın son zamanlarında bazı edebiyatçı ve düşünürler tarafından ortaya atılmıştı.

     Batılı manada bir milliyetçilik anlayışı daha sonra kendisini tarih ve dil şuuru ile biçimlendirmiştir. Milliyetçilik anlayışı Ziya Gökalp tarafından sistemleştirilmiş ve gençliğe heyecan veren bir fikir sistemi olmuştur. Cumhuriyeti kuran irade sahiplerinin büyük kısmı bu fikir etrafında toplanmışlardı.

     Atatürk’ ün ölümünden sonra cumhuriyet yöneticileri milliyetçilik ve milliyetçilere karşı düşmanca bir tavır içine girmişlerdir. Devrin en belirgin hadiseleri Boraltan Köprüsü ve 1944 Milliyetçilik hadiseleridir. Bu hadiseler yeni liderlerin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. 1944 milliyetçilik hadisesinde devrin milliyetçi düşünürleri ve temsilcileri işkence ve tabutluklarda çürütülmek istenmişlerdir.

      H. Nihal Atsız’ın çıkardığı dergiler etrafında Türkçü bir gençlik yetişmiştir. Atsız’ ı takip edenler arasında Alpaslan Türkeş de vardı. Tabutluklara atılanlar arasında Alpaslan Türkeş de bulunuyordu. Kıbrıs doğumlu Türkeş Rumların Türkler hakkındaki düşüncelerini çocukluğundan beri biliyor ve Türk olarak kalmanın bedel ödemek anlamına geldiğinin farkındaydı. Alparslan Türkeş, kendisinden üst rütbedekilerin dahi takdirini kazanarak lider konumuna kadar yükselmiştir. Kurmay subay olmanın bütün gereklerini askeri sahada uygularken Türkiye’ nin ve dünyanın içinde bulunduğu durumdan da haberdardı.

     Alparslan Türkeş, Türkiye’yi bir çıkmazın içine sokmak isteyenlere engel olmak amacıyla 27 Mayıs ihtilalinin içinde bulundu. İhtilalin sol bir cunta tarafından yönetilmesine engel oldu. Kısa bir süreliğine üstlendiği Başbakanlık Müsteşarlığı görevinde son yıllara kadar varlıklarını sürdürmüş kurumların kurucusu olmuştur. Kısa adı YİBO olan Yatılı İlk Öğretim Bölge Okulları bunlardan sadece biridir. Yaptıklarının karşılıksız kalmayacağını bilecek kadar bir ajandaya sahipti. Arkadaşları ile birlikte tasfiye edildi. Sürgünde yazdığı mektuplarla idamlara karşı çıkmasına rağmen idamların asıl müsebbibi olarak gösterildi. Sürgün hayatı bitince arkadaşları ile MHP’yi kurdu. CKMP’den MHP’ye dönüş macerası da Türkeş’ in teşkilatçılığının büyük başarılarından birisidir. Dündar Taşer ve daha başka isimler de Türkeş’in etrafındaydılar. Türkeş’in başarılarının arkasında yanındaki kadrolardandır. Türk milletinin tarihinden süzülerek gelen milliyetçilik fikrinin adeta yeniden kurucusu olmuştur. Türkiye'de Milliyetçilik, Türkeş sayesinde bir hareket haline gelmiştir.

     1960-80 yılları arasındaki Türkiye’nin büyük bir kaos içinde olduğunu herkes kabul etmektedir. Türkiye’nin askeri kuvvetlerinin sivil ideologlar tarafından yönetildiğini bilenler arasında Türkeş de vardı. Madanoğlu hadisesinin akamete uğramasında Türkeş ve arkadaşlarının dahli olduğunu söylemeye gerek var mı? O, kısa vadeli başarılar yerine bir ülkü hedeflemişti. Buna da ÜLKÜCÜLÜK adı vermişti. En yakın arkadaşları dahil gençler arasında binlercesi silahlı saldırı sonrasında öldürülmesi Türkeş’i hedefinde uzaklaştıramadı. 12 Eylül ile birlikte tekrar tutuklanmış ve beş sene suçsuz yere hapsedilmiştir. Derleyen ve toparlayan Türkeş’ in yerine miras yediler gibi dağıtan parçalayan bir anlayış hala sürüp gitmektedir. Şimdiki kadroların elinde milliyetçiliğin daha ileri taşındığını kim söyleyebilir? Türkeş, son zamanlarında eski kadrolarını yeniden tahkim etmek için faaliyete geçtiğini herkes biliyor. Nisan ayında vefat etmeseydi haziran ayında yapılacak olan kongrede MHP kadrolarının asli hüviyetine kavuşacağını biliyorduk. Türkeş’in çocuklarının düştükleri siyasi istikrarsızlığın kaynağı da kısmen mevcut idari yapılanmanın eseridir. Türk tarihi bu örneklerle doludur. Bugünkü liderlerle mukayese dahi edilemeyecek çapta bir birikime sahip olan Türkeş’in tarih şuuruna kimse yetişemez. Mehmet Arif Bey’in ‘Başımıza Gelenler’ isimli eserin ilk baskısında Türkeş’ in önsözü bulunur.

     Türkeş, bütün Türk dünyasındaki sanat edebiyat ve bilim insanları ile ilişkileri olan bir liderdi. Turan ülküsü ajandasının başlığını taşıyor ve bütün hedefi bu ülküyü gerçekleştirmeye yönelikti. Türk cumhuriyetleri ile Rusya içinde kalan özerk Türk topluluklarının her faaliyetinden haberdar biriydi. Meclis çatısı altında bölücülere karşı takındığı tavır sonrasında nelerin yaşandığını hepimiz biliyoruz. Meclis dışındaki şöhretli iş adamlarına karşı da yaptığı açıklamalarını yaşı müsait olanlar bilirler. CHP ile muhalif olmasına rağmen diyalog kapılarını her zaman açık tutmuştur.

     Tarihte milliyetçiliği hareket haline getirerek büyük kitleler tarafından benimsenmesine vesile olan Alpaslan Türkeş olmuştur. İleriki zamanlarda akademik milliyetçilik çalışmaların sonuçları ortaya çıktığında daha iyi anlaşılacağına inanıyorum. Bugünkü şartlar altında Türkeş ve zamanını kolayca tenkit edenler vardır. Onları bir kenara bırakarak son sözümüz şudur ki Türk milliyetçiliğinin bayrağını tarih içinde en yükseklere taşıyan kişi Türkeş olmuştur. Türklük bilinci milletimizin gönlüne yerleşmiştir. Bu bilinç yeri ve zamanı geldiğinde ortaya çıkacaktır. Türk yüzyılı demek yerine Türkiye yüzyılı diyenlerin esamesi dahi okunmayacaktır.