Bir efendi, seksen dört milyon uşak, partili başkanlık sistemi dedikleri şey budur. Oysa günümüz dünyasının yönetim biçimi bir nevi eşitler nizamı olan demokrasidir. Demokrasi bir efendi ve köleler rejimi değildir. Böyle olduğu için de yönetenler kendilerini toplumun üzerinde görmezler, yaptıkları her iş ve icraat toplum tarafından denetlenir. Yanlışlara kamuoyu freni dur der. Şeffaflık hâkim olduğu için hiçbir yönetim icraatlarını toplumun denetiminden kaçıramaz.

Fakat Türkiye uzun zamandır demokrasiden uzaklaşıyor. Bir kişi her şeyi temsil ediyor. Hukuk işlemiyor. Siyasi davalar mahkemelerde değil, siyasi mahfillerde karara bağlanıyor. En küçük eleştiri düşmanlık olarak görülüyor. Kavga siyaseti ile toplum ayrıştırılıyor. Herkes savaştan çıkmış gibi yorgun.

Halbuki siyaset bir yönetme ve uzlaşma sanatıdır. İnsanları dinlemek, farklı fikirlere açık olmak, enerjimizi boşa harcamamıza mâni olur. Tek aklın yerini ortak akıl alır, bundan da hepimiz kazanırız. Bu kibir siyaseti bitmeli, aksi takdirde Türkiye biter.

GİTMEYİ BİLMEK GEREKİR

Siyasette gelmek kadar gitmeyi bilmek de önemlidir. Eskiler ‘’mahkeme kadıya mülk değil’’ demişlerdir. Makamların sahibi millet, orada oturanlar kiracıdır. Siyasetçinin, bürokratın bu şuurla hareket etmesi gerekir. Hırsın da bir sınırı olmalı. Toplumlar genelde, hırslarını dizginleyemeyen liderlerin kurbanı olmuşlardır. Parti başkanı olur tatmin olmaz, Milletvekili olur yetmez, Bakan olur doymaz, Başbakan olur gözünü Cumhurbaşkanlığı’na diker, Cumhurbaşkanı olur, ben tek olayım, her şey benden sorulsun der, tek adam olur hâşâ tanrı olayım der. Hırsın sınırı yoktur. Esas fazilet, zamanı geldiğinde gitmeyi bilmek, topluma yük olmamaktır. Türk siyasetinin sorunu, gitmeyi bilmeyenler sorunudur. Siyaset bundan tıkanır, bundan çözüm üretemez hale gelir. Bir Türkiye'ye bakın bizdeki siyasetçilerin iktidarları döneminde Batı ülkelerinde kaç defa iktidarlar, Başbakan ve Cumhurbaşkanları değişmiş? Bu doyumsuzluk, bu tatminsizlik topluma felaket olarak döner. Bedelini hep birlikte ödemek zorunda kalırız.

KİM VAR?

Geçmiş seçimlerde AKP, seçimleri açık ara önde bitirirdi. Daha seçim olmadan sonuçlar bilinirdi. Erdoğan, hep rakibimiz yok, kendimizle yarışıyoruz diyerek böbürlenirdi. 2018 yerel seçimlerinden sonra ibre tersine döndü. Artık AKP'ye alternatif olacak, muhafazakâr, milliyetçi seçmene hitap eden başka partiler de var. İYİ Parti, SP, Gelecek, DEVA gibi partiler muhafazakâr tabana hitap eden partiler. İYİ Parti, biraz daha yelpazesini geniş tutan bir parti. Hedef kitlesinde muhafazakâr- milliyetçi seçmenin yanında laik, liberal kesimler de var. Farklı toplum katmanlarını barıştırmaya, yan yana getirmeye çalışıyor. Onun için de hızla büyüyor.

AKP sözcüleri geçmişte alternatifimiz yok diye övünüyorlardı. Şimdi partisel düzlemde bunu diyemedikleri için Erdoğan’ı işaret ederek ‘’Ondan başka lider mi var?’’ diyorlar. Siyasi kadrolar icraatları, işleri, politikaları, başarılarıyla tartılırlar. Geldiğimiz nokta ortada. Ülkenin bütün kaynakları heder edildi. Gelecek nesiller ağır borçların altına sokuldu. Dış borç stoku 480 Milyar Dolar’ı aştı. İnsanlar yarı aç yarı tok geziyorlar. Birkaç maaşı olan yandaşlar hariç, kimse hayatından memnun değil. Erdoğan’ı iktidarda tutmak için bu defa alternatif lider yok algısı oluşturmaya çalışılıyor. Nebati gibi bir kişiye ekonomiyi teslim eden bir siyasetçinin alternatifi yok demek için akıl ve izan diye bir şey taşımamak gerekir. Bizim Hasan Gakgo bile memleketi bunlardan iyi yönetir. Borç al, fabrikaları sat, hazine arazilerini haraç mezat satışa çıkar, o paralarla da ülke yönet, bundan kolay ne var? Şöyle bir geçmişe bakın, kimler geldi kimler geçti, bu ülke her seferinde kendi imkanları ile ayağa kalktı, düzlüğe çıktı. AKP ve Erdoğan gidince de bir şey olmaz, daha doğrusu çok şey olur, hemen ertesi sabah ekonomideki yansımaları görülmeye başlanır. Piyasa rahatlar, toplumdaki gerilim biter. Yazının başında söyledim, mahkeme kadıya mülk değildir, bu sözün devamı da kimsenin vazgeçilmez olmadığıdır. Yapamayan gider, yapan gelir. Karar milletin, ya Nebati’nin gözlerine bakmaya devam edeceğiz, yahut kendimize yeni bir yol çizeceğiz.