Harput bölgesi Paleolitik Dönem’den itibaren Neolitik, Kalkolitik, Tunç çağlarından başlamak üzere kesintisiz bir şekilde tarihi varlığını günümüze kadar sürdürmüştür. Harput’un bilinen yazılı tarihi MÖ 2000 yılında Hurriler’e kadar gitmiştir.  Bazı kaynaklar tarihinin daha da eski olduğunu iddia etmektedir. Roma, Bizans, Emevi, Abbasi, Pers, Doğu Bizans hâkimiyetinde zaman zaman el değiştirmiş olup, daha sonra Çubukoğulları, Artukoğluları ve Selçukluların egemenliğinde kalan Harput vilayeti, son olarak 1515 yılında Osmanlı İmparatorluğu idaresine geçmiştir. Harput genel anlamda her yönüyle kadimdir.

     Elazığ, tarih seyri içerisinde birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Anadolu’da başlayan Türk yerleşimleri Harput ve civarında yoğun bir şekilde görülmüştür.  Kültürel ve sosyolojik anlamda bu bölge kendine özgü örf, adet, töre ve gelenekleriyle yaşam sürmektedir. Bu alanda oluşan köklü kültürel birikim sonucunda literatürlerde ‘’Harput kültürü’’ gibi bir kavram yer edinmiştir. Harput kültürü sadece kendi yerleşkesine münhasır olmayıp, başta Elazığ ova yerleşkesi olmak üzere Eğin, Arapgir, Çemişgezek, Pertek, Ağın, Keban gibi alanları da içine alarak çok geniş bir coğrafyada etkisini sürdürmektedir. Bu bölgeler idari olarak Elazığ iline bağlı olmayan yerleşimler olmalarına rağmen sosyal hayatta Harput kültürüyle yaşantılarını sürdürmektedirler. Harput’ta görülen bu birikim sadece musiki, konuşma, ağız özellikleri gibi kavramlardan oluşmayıp; giyinme, yöresel ürünler, ev yemekleri, sosyal ilişkiler, günlük yaşantı gibi ögeleri de içerisinde barındıran zengin bir kültürdür.        

     Evliya Çelebi’nin “Seyahatnâme”sinde bahsettiği gibi İstanbul’dan sonra Türkçeyi en güzel konuşan yer olarak Harput gelmektedir.  Cumhuriyetin ilk dönemleri ve Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde eğitim anlamında ülkenin en önemli merkezlerinin başında gelen Harput birçok kolejin açıldığı bir yerleşim haline gelmiştir. 1800’lü yılların ortalarında açılan Fransız Koleji, Alman Koleji, Amerikan Koleji bunların başında gelmektedir. O yıllarda Anadolu’nun birçok bölgesinde okul bulunmamasına rağmen Harput ve çevresinde ilk pedagoji koleji kurulmuştur. Batı müziği eğitimi veren kolejlerde korolar yer almakla birlikte mini senfoni orkestrası da o dönemde Harput’ta mevcuttu.  Bu kültürel zenginlik Harputta basın alanında da adından söz ettirmiştir. Anadolu’da ilk yerel basın, yayım yapan gazetelerden Fırat gazetesi 1870’li yıllarda Harput’ta yayın yapmaya başlamıştır. Harput diyarı bulunduğu çağ ve zaman döneminde entelektüel anlamda çağın ilerisinde bir sosyal yaşam sürmüştür. 1800’lü yılların sonlarına doğru Amerika’ya doğru başlayan göç, kenti sosyolojik olarak hem olumlu hem de olumsuz etkilemiştir. 

Bu durumdan mütevellit Elazığ ili kültüründe basın ve gazeteciliğin yeri 150 yıla yakın bir süredir devam etmektedir. Divan yazarlarından edebi şahsiyetlere, bilim adamlarından sanatçılara Elâzığ ili kalemi keskin ve kuvvetli nice şahıs yetiştirmiştir. Elazığ ilinin bu köklü ve geleneksel basın hayatı cumhuriyet sonrasında da devam etmiştir. İşte gazetemiz Turan 1930 yılından günümüze yayın hayatını sürdürerek 95 yıldır kültürümüzün, tarihimizin kent sosyolojimizin en önemli mihenk taşı olmuştur. Bir araştırmacı yazar olarak cumhuriyet sonrası Elâzığ tarihine baktığımızda bakabildiğim en önemli kaynak her daim Turan Gazetesi arşivi olmuştur.

Turan sadece bir gazete değil kentin hafızası haline dönüşmüştür. Bu sebeple Turan ailesini ne kadar övsek ve takdir etsek azdır. 1937 Atatürk’ün Elâzığ’a gelişi, milli şefin kente ziyareti, atanan valiler, Elâzığ’da yaşanan olaylar, köşe yazarları, belediye başkanlarımız, sosyal yaşam ve aradığımız her konuyu Turan gazetesi sayesine öğrenebiliyoruz.

Bilgi ve donanım açısından entelektüel bir kent olarak gördüğüm aziz şehir Elâzığ’ın markası olan Turan gazetesinde köşe yazarı olarak yer almak ise bizim için ayrı bir onur kaynağı olmuştur.

Bu önemli çalışmaları 100 yıla yakın bir süredir aralıksız devam ettiren Turan ailesine özellikle Murat Turan ve TURAN Gazetesi emektarlarına canı gönülde şükranlarımı sunuyorum.

95. Yılımız kutlu olsun…