Son dönemde Elazığ’ın çeşitli mahallelerinde gözle görülür bir tehlike giderek büyüyor: Uyuşturucu madde etkisinde olduğu değerlendirilen 20-30 kişilik gruplar halinde dolaşan bireyler, özellikle belirli yoğun bölgelerde vatandaşların ve esnafın huzurunu tehdit etmeye başladı. Bu kişiler yalnızca kendilerine zarar vermekle kalmıyor; davranışları, çevrelerine karşı da tehdit unsuru haline geliyor. Daha da kötüsü, bu görüntüler artık münferit olaylar olmaktan çıktı, her geçen gün farklı noktalarda çoğalarak sıradanlaşmaya başladı.

Sokakta Göz Göze Gelmekten Kaçan Gözler

Vatandaşın ve esnafın içine düştüğü çaresizlik çok net bir şekilde hissediliyor. Ancak yaşanan bu tabloya rağmen şikayetler beklenenden az. Çünkü birçok kişi, korkudan sesini çıkaramıyor. Bu grupların zaman zaman agresifleşmesi, madde etkisiyle kontrolsüz davranışlar sergilemeleri, insanlarda “başıma bir şey gelir mi?” endişesini derinleştiriyor. Esnaf, işyerinin önünde bu kişilerin toplanmasından rahatsız olsa da, karşı karşıya gelme korkusuyla sessiz kalmayı tercih ediyor. Vatandaş, ailesiyle dışarı çıkarken tedirgin olsa da, çoğu zaman yetkililere başvurmaktan çekiniyor. Bu sessizlik, sorunların daha da derinleşmesine neden oluyor.

Neden Bu Noktaya Geldik?

Uyuşturucu kullanımı, sadece bireysel bir zayıflık değil, toplumsal bir alarmdır. Özellikle gençleri etkisi altına alan bu bataklık; işsizlik, umutsuzluk, ilgisizlik ve sosyal dışlanma gibi nedenlerle derinleşiyor. Elazığ gibi gelişmekte olan bir şehirde, önleyici sosyal politikalar hayata geçirilmezse, bağımlılık çok daha geniş kesimlere yayılır ve sonunda kontrol edilemez bir hal alır. Bugün sessizce yayılan bu sorun, yarın toplumun tüm kesimlerini içine alacak kadar büyüyebilir.

Şimdi Harekete Geçme Zamanı

Bu bireyler yalnızca bir “güvenlik sorunu” olarak görülmemeli. Uyuşturucu bağımlılığı bir hastalıktır ve bağımlı kişiler rehabilitasyona, desteğe ve yönlendirmeye ihtiyaç duyar. Bu noktada Elazığ’da bağımlılıkla mücadele merkezlerinin sayısı artırılmalı, tedavi süreçlerine erişim kolaylaştırılmalıdır. Aynı zamanda, riskli bölgelerde sosyal hizmet uzmanları, psikologlar ve gençlik çalışanları aktif olarak görevlendirilmelidir.

Kolluk kuvvetleri de daha görünür ve düzenli devriye faaliyetleriyle bu kişilerin hem kendi güvenliklerini hem de çevre güvenliğini sağlayacak şekilde müdahale etmelidir. Bu çalışmalar yalnızca cezalandırmaya değil, aynı zamanda yönlendirmeye ve korumaya da odaklanmalıdır.

Eğitim ve Toplumsal Duyarlılık Olmadan Bu Mücadele Kazanılmaz

Bu mesele yalnızca sokakta değil, okullarda, evlerde ve dijital dünyada da çözülmelidir. Uyuşturucuya karşı bilinçlendirme çalışmaları çocuk yaşlardan itibaren başlatılmalı, ailelere yönelik eğitim seminerleri düzenlenmelidir. Mahallelerde gençlerin zaman geçirebileceği, kendini ifade edebileceği sosyal alanlar yaratılmalı, gençlik merkezleri yaygınlaştırılmalıdır.

Ayrıca medya, sivil toplum kuruluşları ve kanaat önderleri bu konuda aktif sorumluluk üstlenmeli, sorunu görünür kılmalı ve çözümün bir parçası olmalıdır. Çünkü uyuşturucu, sadece bireyleri değil, toplumun bütün yapısını içten içe çürüten bir tehdit haline gelmiştir.

Sonuç: Sessizlikle Değil, Cesaretle Çözülür

Elazığ’da yaşanan bu tehlikeli gidişat, yalnızca bağımlılar için değil, tüm toplum için bir tehdit. Görmezden gelerek ya da susarak bu sorun çözülemez. Korkudan konuşamayan vatandaşın sesi olunmalı, yalnız bırakılan esnafın yanında durulmalıdır. Yerel yöneticiler, güvenlik güçleri, sağlık ve eğitim kurumları birlikte hareket etmeli; toplumun her kesimi bu mücadelede omuz omuza vermelidir.

Çünkü bugün görmezden geldiğimiz her sorun, yarın kapımıza daha büyük bir sorun olarak dayanacaktır. Şimdi değilse ne zaman, biz değilsek kim?