Elazığ’da son dönemlerde toplumsal ve kültürel yaşamın verimli geçtiğini söylemek mümkün değil. Uzun yıllardır Elazığ’da yaşayan biri olarak, bilimde, kültürde, toplumsal yaşamda, eğitimde, kentleşmede, tarihsel ve kültürel yapıları korumada çok gerilere düştüğümüzü gözlemliyorum.

Üst lige yükselen Elazığ Basketbol Kulübü’nü saymazsak sporda da geriye gidiş sürüyor. İl Özel İdaresi Kız Basketbol Takımı küme düştü. Elazığspor, statsız, parasız, çoğu zaman transfer yasaklı, borçlu ve seyircisinden yoksun, alt liglerde geziniyor.

Amatör sporlarda Elazığ’ın büyük başarılarını göremiyoruz. Elazığspor altyapılarından çoktandır üst liglere oyuncu çıkmıyor. Sanıyorum Süper Lig’de Elazığlı oyuncu sayısı da bir elin parmaklarını geçmez. Tüm siyasetçilerin oy almak için kullandığı “Elazığspor atkısı” seçimler biter bitmez unutulup gidiyor. En son bir siyasetçinin “Elazığspor’un sahibi merak etmeyin benim” dedikten sonra takımın alaşağı olduğunu hepimiz iyi biliyoruz.

Neden başarısız peki? Çünkü bilime inanmıyoruz, çalışmaya inanmıyoruz, altyapıya gerekli önemi vermiyoruz, 20 yıldır her transfer döneminde en az 20 oyuncu getirtip borcumuza borç katıp, günü kurtarmaya çalışıyoruz.

Anımsarsınız, iki yıl önce Elazığspor’un borçlarından ötürü, transfer tahtası ancak transferin son günü açılmıştı. Son günde birkaç saat kala Elazığsporlu yöneticiler 22 tane yeni oyuncu aldılar ve bu alanda bir dünya rekoru kırdılar… Sonuç mu? Bir alt kümeye düştük, borcumuz daha da büyüdü, uzunca zaman transfer yapamadık, üstüne üstlük yıllarca puanlarımız da silinip durdu.

Neden, Hamit Ayden, Hıdır Bilek, Kadir Arıkan, Ulvi Güveneroğlu, Mehmet Ekşi, Ümit Hatipoğlu, Zeki Kavas gibi oyuncuları, Fethi Demircan, Haluk Erdem gibi teknik direktörleri yetiştiremiyoruz? Bu topraklarda doğanların bir yetenek sorunu olmadığı açık. Çünkü altyapıya, eğitime ve genel olarak da spora önem vermiyoruz, günü kurtarmaya çalışıyoruz. Borçlanarak, dışardan transfer olanağı oldukça transferlerle, iki ayda bir teknik direktör değiştirerek başarı gelmesini bekliyoruz.

Oysa günümüzde, eskiye göre yeşil sahalar, ilçelerde bile futbol tesisleri, teknolojik gelişmelerin artmasıyla evrensel bilgilere ve spor eğitimine ulaşma ve Fırat Üniversitesi’ndeki spor bölümü büyük şans gençlerimize…

Transfer yasağının geç bitmesi nedeniyle, eksikliklerini gideremeyen Elazığspor’da şu anda  kadro derinliği yok. Son izlediğim Erbaa Maçı’nda da yetersizliğimizi çıplak gözle izledim. Bu yıl küme düşme sıkıntısını atlatırsak, bu gençlere gerekli önemi verir, ilgilenir, kadrodaki deneyimli oyunculara da parasal sıkıntılar yaşatmazsak, iyi bir organizasyon ile önümüzdeki yıllarda başarabiliriz.

Elazığspor’u kim olursa olsun siyasî malzeme eden herkesi yaşamımızdan çıkarmadıkça, başarılı olmamız olanaksız. En çok da yetkin olmayan siyasetçileri seçerek onlardan medet uman, öncelikle; kentteki kurumlara çöreklenmiş sporla, kültürle, bilimle ilgisi olmayan, siyasetle gelip de yine siyasetin rüzgârıyla varlığını sürdürenlerden kurtulmalıyız.

Kültür, mimari, bilim ve spor insanlarla, insanlar ise düşünceleriyle vardır. Üstünde yaşadığımız toprağın hakkını vermek, geçmişini korumak, çocuklarımızın geleceğe umutla bakabilmesini sağlamak boynumuzun borcu. Bu bilinci vermesi gerekenler de kentin ileri gelenleri, basını, üniversite hocaları, siyaset adamları, yerel yöneticilerimiz olmalı… Bu bilinci veremeyip yalnızca millî-manevi değerleri istismar edenleri yaşamımızın dışına çıkartamazsak bu kısır döngü bitmez.