Seçim öncesi bol keseden dağıtılan paralar, Banka ATM’lerinden çektiğiniz gıcır gıcır banknotlar, ekonomi bakanımızın ışıldayan güzel gözleri, seçim sonrası gelecek olan büyük fırtınanın ayak sesleri…

   Ekonomist olan liderlerimiz bunun sonucunu mutlaka düşünmüşlerdir; ancak biz de sade vatandaş olarak düşünüyor ve endişeleniyoruz. Alım gücü her geçen gün düşen Türk Lirasında, gidişatın nerede duracağını bence mevcut hükümet de bilemiyor…

   Temel gıda ürünlerinde üretim gücü çok düşmüş; saman ithal edecek hale gelmiş bir memleketin içinde bulunduğu karanlık tünelde ışık görmesi çok zordur! Eksi bilmem kaç milyar dolar olan döviz rezervleriniz, sizi yeterince korkutmuyorsa, yarın sokaklarda temel gıda ürünleri bulmak için arayışta bulunan insanların neye dönüşeceğini hayal etmenizi tavsiye ederim. Ülke zaten enerji alanında dışa bağımlıdır. Bunu ithal edebilmek için döviz ihtiyacı mevcuttur. Siz bir taraftan da kendi üretme yeteneğiniz olan gıda ürünlerini ithal etmeye başladınız mı sonunu tahmin etmek zor olmayacaktır. Bu ülkenin başına kim gelirse gelsin işi gerçekten çok zor!…

Elde bulunan dövizlerle “Ayçiçek yağı mı, buğday mı ithal edelim? Yoksa petrol ya da doğalgaz mı ithal edelim? Deme noktasına geleceğiz. Birini ithal etsek bir diğerini ithal edecek dövizimiz kalmadı” durumu çok yakında yüzleşeceğimiz bir gerçek gibi karşımızda duruyor…

AKKUYU NÜKLEER GÜÇ SANTRALİ

   Ülkemizin ihtiyacı olan ve enerjide dışa bağımlılığa bir nebze de olsa çare olacak ve hükümetin övündüğü AKKUYU NÜKLEER SANTRALİ’nin tamamen RUSYA’nın malı olduğunu acaba kaç seçmen biliyordur. Dünyada başka bir örneği yok. Bilmemeniz normal. Bir ülke başka bir ülkenin topraklarında bir Nükleer Santral kuruyor bunun için para alıyor ve ardından ürettiği elektriği de yine aynı ülkenin insanına satıyor. Kaça mal olduğu veya ürettiği elektriği kaça satacağı da bir sır… Belki yap işlet devret modeli ile yapılmıştır diyebilirsiniz; bu devlet bu hükümetten önce nice muazzam eserleri de bu halka kazandırmıştır.  Ne kadar acı ve ne kadar tezat durumların yaşandığı bir dönemde yaşıyoruz…

Sözde halkın çıkarlarını savunan birçok siyasi karakter, kendi menfaatleri söz konusu olduğunda savunduğu ilkelerden tamamen koparak, şahsi çıkarları için hareket edebilmektedir. Aklıma Atatürk’ün gençliğe hitabesindeki şu satırlar geliyor; “Memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.” Halkın görünürde zengin gibi olması sizi yanıltmasın, herkes boğazına kadar borç içindedir. Raflar doludur, ancak alım gücü de ortadadır!…

   Türkiye üretmek zorundadır. İnsan olarak bizler üretmek zorundayız. Bunun farkına vararak hareket etmemiz çıkarımıza olacaktır. Eğer kulaklarımızı gerçeğe tıkayarak devam etmekte ısrar edersek, gelinecek durumu ve sonuçlarını büyük bir çoğunluğumuz olarak hep birlikte yaşayacağız…