Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) 18 Ağustos 2022 toplantısında sürpriz bir kararla politika faizini 1 puan indirerek yüzde 13’ e düşürdü. Oysa 9 aydır faiz yüzde 14 seviyesinde tutuluyordu. Para Politikası Kurulu (PPK) toplantı öncesinde piyasa genelinde TCMB’nin faize dokunmayacağı tahmin ediliyordu. Faiz indirimi kararından sonra beklendiği gibi döviz kurları hareketlendi. Dolar 17,96 Lira’dan 18,14 seviyelerine kadar çıktı. Kısa sürede Dolar 18 Kuruş’tan fazla değer kazanmış oldu.

Dünyanın önde gelen ülkeleri artan enflasyon riskine karşı vatandaşları korumak için faiz artırırken, TCMB’nin faiz indirimine gitmesi pek çok kesimden tepki aldı. Bazı ekonomistler buna neden olarak, ihracatın artmasının ve ithalatın azaltılmasının hedeflenmesini gösterdiler. Alınan bu karar sonucu kurun yükselmesi ile günümüzde artan ihracat ve turizm gelirlerinden dolayı yeni bir kaynak yaratılmış olduğu ileri sürülmektedir.

En ilginci, faiz indirimi kararının ardından, “Aynı şeyi yaparak farklı sonuç beklemenin yanlış olacağı” yorumunda bulunan bir akademisyenin görüşleridir. Daha önceki faiz indirimlerinde de görüldüğü gibi, dolar kurunu kontrol altına almak mümkün olmadı, kur artınca enflasyona yansıdı ve Türkiye belirsizlik ortamından çıkamadı. En önemlisi Merkez Bankası’nın faiz indirimine başladığı dönemde enflasyonun yüzde 19’lar seviyesinde iken faize hiç dokunulmasaydı büyük bir ihtimalle enflasyonun yüzde 25’lerde kurun da 12 Lira gibi bir yerlerde dengelenmiş olacağının iddia edilmesidir. (*)

İleri sürülen bu görüşlere katılmamak mümkün değil. Faiz indirimi kur krizini tetiklediği için ister istemez döviz kurunun yükselmesine neden olmaktadır. Ayrıca faizin indirilmesinden kastedilen Merkez Bankası faizi mi, yoksa bankadan borç alınan kredinin faizi mi? Öncelikle, Merkez Bankası’nın politika faizi ile piyasa faizinin farklı şeyler olduğunun altını çizmek istiyoruz. Bunun sonucu olarak Merkez Bankası’nın politika faizi düşünce kredi faizlerinin düşmediğini görüyoruz. Günümüzde bireysel kredilerin faizi yüzde 26-28 ve ticari kredilerin faizi ise yüzde 30-35 düzeyindedir. Dolayısıyla TCMB’nin politika faizini indirmesiyle halkın, şirketlerin ve devletin kullandığı tüm piyasa faizleri düşmemekte, tam tersine yükselmektedir. Eylül 2021’de devlet yüzde 17 ile borçlanırken, şimdi dolarla borçlanma faizi yüzde 23’ e çıkmıştır.

Sonuç olarak; faiz indirimi ile birlikte bankaların kazancı arttığı, bu indirimin vatandaşın yararına olmadığını görmekteyiz. Bankalar yılın ilk altı ayında Merkez Bankası’ndan yüzde 16-17 faizle aldıkları paraları, yüksek faizle tüketiciye ve iş dünyasına satmaktadır. Durum böyle olunca bankacılık sektörü karlılıkta rekor üzerine rekor kırmaktadır. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre bankacılık sektörünün yılın ilk 6 ayında elde ettiği net kâr geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 400,5 artışla 169,1 Milyar Lira olmuştur.

Sadece bankaların aşırı kazanç sağladığı bir ortamda ekonominin sağlıklı olduğundan söz edilemeyeceği görüşündeyiz.

Kaynakça :

(*) Prof. Dr. Özgür Demirtaş