Dünya iklim değişiklikleri, toprakların ve ormanların korunması, su ve hava sorunları gıda üretiminin yetersiz ve tüketimin dengesizliğini tartışırken bunu etkileyen çevre sorunları ayrı bir gündem oluşturmaktadır. İnsanlığın doğaya verdiği zarar sonucu oluşan bu küresel tehlike kısaca “Doğal Kaynak Krizi” olarak tanımlanmaktadır.

“Dünya Doğayı Koruma Birliği’nin’’ “Kırmızı Listesi’nde’’ nesli tükenme tehlikesi ile karşı karşıya 28 bin türün 24 bininin tarım ve su ürünü olduğu yer almaktadır. Öte yandan dünyanın yüzde 70’ ini kapsayan denizlerde de ciddi bir tükenişle karşı karşıyayız. BM Gıda ve Tarım Örgütü’ ne göre balık sürülerinin yüzde 90’ını tüketilmiş durumdadır. (1) Dünya Doğal Kaynaklar Enstitüsü’ nün hazırladığı rapora göre 17 ülkede aşırı düzeyde su sıkıntısının yaşandığı belirtilmektedir. Aynı kuruluş, su sorunu yaşayan dünya ülkeleri arasında Türkiye’nin 32’inci sırada yer aldığını ve topraklarımızın yarısında yüksek derecede su sıkıntısı olduğunu açıklamaktadır. (2)

Sonuçta; gıda sorununun çözümünde çevrenin önemli bir rol oynadığı ortaya çıkmaktadır. Çizilen bu olumsuz tablonun akasında yatan çevre sorunlarından bir an önce kurtulmak için, özellikle doğanın ve suyun değerini anlamamız ve su tasarrufu yapmamız, çevre kirliliğini önlememiz, toprak ve orman kaybını azaltmamız ve en önemlisi ekilebilir tarım alanları oluşturmamız gerekir. Özetinde doğaya ve çevreye olabildiği ölçüde özen ve saygı göstermeliyiz.

Dünyada olduğu gibi Türkiye’nin de bundan sonra kuraklıkla ve aşırı sıcaklıklarla karşılaşacağı açıktır. Fırat Nehri’nden saniyede 1.500 metreküp su akarken Temmuz/2021’ de saniyede ancak 213 metreküp su aktığı tespit edilmiştir. Türkiye’nin ana su kaynaklarından biri olan “Büyük Menderes” nehri “su riski taşıyan havza” olarak bugün can çekişmektedir.  

Bütün bunların sonucu olarak, dünyanın derin krizlerle karşı karşıya kalması kaçınılmaz gözüküyor.

Bu krizlerde “Acıya dayanabilme yeteneği” fazla olan ülkeler başarıya ulaşabilecek, diğer ülkeler ise zarar görecektir.

Diğer taraftan çevre sorunlarını ve rasyonel olmayan tarım politikalarından ötürü üretimdeki yetersizlik küresel gıda fiyatlarında artışa neden olmaktadır. Yine BM Gıda ve Tarım Örgütü’ nün raporuna göre Nisan/2022 ayında dünya gıda fiyatlarındaki yıllık artış yüzde 29,8 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’ de ise TÜİK resmi verilerine göre gıda enflasyonu yüzde 89,1 olmuştur. Yani Türkiye küresel gıda fiyat artışını 3’ e katlamıştır. Türkiye nüfusunun 85 milyon ve bunun üzerine 6-7 milyon göçmen ve ülkemize gelen turistlerle 120 milyon kişiye ulaşan bir nüfusun beslenmesi veya bir başka ifade ile doyurulması nedeniyle tüketim artarken üretimin yetersiz kalması, arz talep dengesizliği yaratmaktadır. Sonuçta fiyat artışları olmaktadır. Türkiye’nin üretimi kendine yetmediği için yıllardır gıda ithalatçısı konumuna düşmüştür.

Bütün bu gelişmeler gıda fiyatlarının ucuzlamayacağını, çiftçinin tarımdan çekilmesi ile üretimin azalmasına yol açtığı ve ileride daha zor günlerin yaşanacağını ortaya koymaktadır. Bu gerçeklerden hareketle çevre ve gıda sorununun geleceğin en önemli gündemini oluşturacağı unutulmamalıdır.

Kaynakça:

(1)    Yücel Sönmez / Mayıs – 2022

(2)    Verda Özer / 2021