Elazığ Müziğinin temelinde de Harput Müziği yatar. Nerede olursak olalım, hepimiz bir yerlerde bu müziği duyduğumuzda coşku duyar, duygulanır, hüzünlenir ya da seviniriz.  İşte bu müzik eşliğinde oynanan geleneksel halk oyunlarımız açık havada alan oyunları ve oda oyunları diye iki bölümden oluşur. İki tür oyun da klarnet (gırnata), davul, cümbüş, ud, kanun, tef ve darbuka gibi sazlar eşliğinde oynanır. İlçem Keban’da da oyun kültürü bu biçimde gelişmiştir.                            

Oyun bilenlere, oyun oynayanlara da hep hayranlık duyan biri olarak, ayrı bir ilgi beslediğim bu halk oyunlarından, birinci tür “alan oyunları”, çoğunlukla alanlarda, bahçelerde, harmanlarda daha çok erkeklerce oynanan oyunlardır. Halay, Ağırlama, Üçayak, Nuri (Fatmalı), Avreş, Bıçak, Tamzara, Delilo, Güvercin gibi oyunlar bu oyunlardandır. Ancak, bu oyunları kadınlı erkekli birlikte oynayan köylerimiz de vardır.

Eski kaynaklar, 20. yy. başlarına dek, bölgede yaşayan Rumlar, Ermeniler gibi azınlık topluluklarının da, bu sayılan yöre oyunlarını, kadınlı erkekli oynadıklarını yazmaktadır. Bu oyunlar bizde de karışık oynanıyor olsa da, daha çok ya erkeklerce ya da kadınlarca ayrı oynanmaktadır.                            

Halk oyunlarının ikinci bölümü olan “oda oyunları” ise, Çayda çıra, Sudan Geçirme, Çiftetelli Kadın bıçak oyunu, Yüzük oyunları, Şeve Kırma gibi daha çok kadınların oynadıkları oyunlar olarak geçse de karışık da oynanmaktadır. Halay; hızlı ve çabuk, diz kırma, çömelme, bir kol olup iki yana gidip gelmeler, öne çıkmalar gibi figürlerle oynanır. Bıçak; gruptan kopan erkeğin elinde bıçakla çarpışmasını canlandırır. Çayda Çıra Elazığ’ın dünyaca tanınmış ve tabak içinde yanan mumlarla karanlıkta oynanan oyunudur. Elazığ, halk oyunları yönünden yurdumuzun halay bölgesi olarak geçen kısmında yer alır. Fatmalı da kızlı erkekli eller omuzlara atılmış olarak oynanan türkülü bir oyundur. Avreş özellikle erkeklerin beden titreterek oynadıkları neşeli bir oyun biçimidir. Ağır Halay ise kolkola oynanan, diz kırmalı ve dönüşlü ve çok yavaş bir biçimde oynanır ve çok etkileyici bir ezgisi vardır.                            

Bizim ilçemizin olan bu konudaki kaynaklara göre, bilinen ender oyunlarından Keban Çiftetellisi ise, bilinen çiftetelliler gibi serbest tavırla oynanır. Oyunun türküsü ise:

“Çaldığı teftir

Ettiği keftir

Derdimi bilse

Vay beni of der…”  

Sözlerini içerir ve türkü “çaldığı sazdır”, “çaldığı keman”, “çaldığı tambur” gibi biçimlerde sürer.                            

Yöremizde çağlar boyunca kendine özgü bir müzik mayalanıp gelişmişti. Hem klasik Türk Müziğinden hem de halk müziğinden yararlanan ve onları olağanüstü kaynaştıran Harput Müziği, gazelleri, divanları, müstezatları, tecnisleri, ağır türküleri, mayaları, hoyratları ile kimseye benzemeyen özgünlükte bir denizler ortasında ada gibidir.

Ağın, Eğin gibi yerlerinde etkilendiği ve Urartu, Azeri, Artuklu, Akkoyunlu, Selçuklu, Osmanlı etkileri ve o dönemlerde yörede yaşamış azınlıkların kattıkları ile gelişen bu müzik ortamında, sıradan her sanatçının hemen her yerde, Fuzuli’nin, Nedim’in en güç şiirlerini Harput’a özgü beste ve müziklerle seslendirdiklerine rastlanır. Eski kaynaklar, azınlıkların çalgı ve sazlarda, Türkler’in de ses ve icra yönünden ustalaştıklarını ve bunu yöremize bağlı bir ağızla söylediklerini yazarlar.                            

Umarım bu paha biçilmez halk oyunlarımızın bu kültürümüzün değerini bilir ve başkalarının, gözlerimize baka baka elimizden almasına ya da unutulmasına izin vermeyiz.