Dünya tarihini incelediğinizde belirli dönemlerde kuraklık olayı ile karşılaşırsınız.

Bunlar doğal sürecinde seyir eden, tabiat olaylarıdır.

İçinde yaşamakta olduğumuz yüzyılda ise insan kaynaklı küresel ısınmanın etkileri ile yüz yüze kalıyoruz. Aşırı sıcaklar, aşırı kuraklık, sık karşılaşılan orman yangınları, kuruyan dere ve göller, ilk aklımıza gelen; sonuçları daha vahim olaylara yol açacak gelişmelerdir.

Hiçbir şey için geç kaldığımızı düşünmememiz lazımdır. Hemen şu andan itibaren kullanmakta olduğumuz tüm doğal kaynakları tasarruflu kullanmalıyız. Evde, işte, sokakta, hayatımızın her alanında tasarrufu ön planda tutmalıyız. Aman benim kullanacağım birkaç litre su ile mi kuraklık son bulacak? dememeli, tasarrufu hayatımızın bir parçası haline getirmeliyiz. Müdahalede bulunmadığımız, bir şeyler yapmadığımız takdirde, önümüzdeki birkaç yıl içerisinde bugünkü şartlardan çok daha zor şartlarla yüz yüze gelebiliriz. Sadece vatandaş bazında değil, devletimizde tasarruf tedbirleri almak zorundadır. Bunları bugün almaz ise önümüzdeki yıllarda mecburen alacaktır. Özellikle Belediyelerin parklarında, sulama ihtiyacı çok olan çim yerine daha az su kullanılacak şekilde bitkiler kullanarak veya yapay çim sererek tasarım yapmamız, ciddi anlamda su tasarrufu sağlayacaktır.

Gelecek birkaç yılda su petrolden çok daha değerli hale gelecektir. İnanın petrolün hayatımızda getirdiği kolaylıkları, suya olan ihtiyacımız ile mukayese bile edemezsiniz. Bu gidişatla, Dünyada, özellikle Orta Doğu’da su savaşlarının olma ihtimalini göz ardı etmek, saflıktan öte cahillikte en üst mertebeye ulaşmanın bir göstergesi olacaktır. Kaynak noktası ülkemiz olan ve yurt dışına çıkan büyük nehirlerimizde yaşadığımız su azlığından kaynaklanan debi azalmasını bahane eden komşu devletler, ileride daha çok seslerini yükselteceklerdir.

Devletler, küresel ısınmanın en büyük tetikleyicisi olan karbon salınımını sınırlandırmak için yapılan sözleşmelere uymalı; Dünyamızın eko sistemine daha fazla yük bindirilmemelidir.

Devletimiz acilen ağaçlandırma seferberliği başlatmalıdır. Ağaç dikimi ile ilgili kampanyalar düzenlenip, ağaç dikimi yapan kuruluşlara çeşitli kolaylıklar sağlanmalıdır. Yeni evlenecek çiftler için, yeni doğan çocuklarımız için, hastaneden taburcu olan vatandaşlarımız için ağaç dikimi gerçekleştirip, bu davranışı geleneksel hale getirmeliyiz. Yeşili sevip korumak için, küçük yaştaki öğrencilerimize bu bilinç aşılanmalı ve toplum olarak hassasiyet gösterilmelidir.

İlimizde su tasarrufu noktasında özellikle bağ ve bahçelerde damlama sulama sistemine geçilerek, su tasarrufu hedeflenmelidir.

Evlerde su damlatan, boşa akan musluklarımız için gerekli önlemleri alıp, azami dikkat göstermeliyiz.

Tüm bunları kaleme alırken güzel şehrimiz Elazığ’da, kanalizasyona verilen, boşa akıtılan çeşmeler aklımıza geliyor. Şehit İlhanlar Caddesi’nde, Peynir Borsası’nın yan kısmında, Kapalı Çarşı’nın girişinin üst kısmında… Bunun gibi birçok suyumuz boşa akıyor. Bazıları, içilmesi bakımından sağlığa elverişli olmasa da israf edilmesi insanı derinden yaralıyor. Bu suların değerlendirilmesi istenirse, inan edin değerlendirilir. Şayet bu sular bir şekilde değerlendiriliyorsa bunu da bilmek isteriz. Yoksa israf hiç kimse tarafından hoş görülmez. Hesabı çetindir.

Kuraklık insan etkisi ile şiddetleniyorsa, bir şekilde insan müdahalesi ile azalacaktır. Biz üzerimize düşen görevimizi yapıp gerisini Yüce Allah’a (C.C.) bırakacağız.