Uluslararası ölçeklerle eğitimdeki kalite seviyemiz dünya sıralamasındaki yerimiz 101. Sıra’dır. PİSA sonuçlarına göre de MEB WEB Sayfası’ndaki verileri incelediğimiz zamanda da aynı sıralamalarla karşılaşıyoruz. On beş veya yirmi yıl evvel başarı seviyemiz 40’lı rakamlardaydı.

   PİSA adı verilen belli aralıklarla üye ülkelerin belli seviyedeki öğrenciler arasında yapılan araştırmaların sonuçları ilgili ülkelere iletilmektedir. Bu sıralamalardaki seviyemiz üye ülkeler arasında en aşağılardadır. Meraklı olanlar araştırıp bakabilirler. Hemen her branştaki seviyemiz içler acısı olarak karşımızda durmaktadır. Aslında bütün bu araştırma ve istatistiklerin bir anlamı olmadığı da ortadadır. Sonuçların yayınlanması, ülkelerin kendilerine çeki düzen vermeleri içindir. Biz de ise tam tersi sırlamalardaki yerimiz gittikçe aşağı düşmektedir.

   WEF (Word Economic Forum) değerlendirmesinde Türkiye eğitim alanında daha önceleri önünde olduğu ülkelerin gerisinde kalmıştır. Başarı değerlendirmesi ancak mukayese yoluyla olmaktadır. Başka ülkelerle mukayese edildiği zaman başarı seviyeniz ortaya çıkar. Mukayese edildiğimiz ülkelerin önünde olduğumuz sadece okullaşma ya da okul sayılarımızdır. Bu sıralamalarda yukarılarda olmamız eğitim kalite ve başarısının tam zıddı gibi garip bir durumun ortaya çıkması şaşırtıcı olduğu kadar düşündürücüdür. Okullaşmadaki başarı seviyemiz ise 37. Sıra’dır.

   Prof, Doçent gibi unvanları olan hocaları öğrencilerin ayağına götürmekle övünüyoruz. Hocanın, öğrencinin ayağına götürüldüğü başka bir ülkenin varlığını bilen varsa söylesin. Dünyada ilk defa biz gerçekleştiriyoruz. Her vilayete bir üniversite kurduk. 200 civarında üniversiteye sahibiz. Okullaşmada sahip olduğumuz sıralamada çok ülkeden öndeyiz. Eğitim araştırma ve liyakat sıralamasında ise 101. Sıra’dayız. Hiçbir ilmi araştırması olmadan unvan alarak rektör tayin edilen okulların başarı şansı ya da kalitesi olabilir mi? Siyasetçiden daha fazla siyaset yaparak günlük polemiklerin içine girenlerin eğitime katkıları olabilir mi? Tabela asarak kurduğumuz Hukuk Fakülteleri’nin mezunlarının adalet sistemimiz içindeki yeri sonrasında nasıl adil bir sonuç bekleyebiliriz? Son zamanlarda sayıları artırılan Tıp Fakülteleri’nin mezunlarının yapacakları ameliyatlar veya verdikleri ilaçların sonuçlarının nelere mal olabileceğini hesapladık mı? “Bırakın gitsinler” dediğimiz bir doktorun ailesine, devletine ne kadar zaman harcanarak yetiştiğini hesapladık mı?

   200 Üniversite sahibi olarak uluslararası atıf indekslerindeki sıralamasında daha önce önünde olduğumuz ülkelerin gerisinde kalmamız başarı mıdır?

   Hesabı yapılmadan yapılan devasa binaların kapılarına asılan şaşalı tabelalar ilkokula varıncaya kadar liyakat esasına bakılmadan değiştirilen müdürler, adrese teslim öğretim elemanı alımlarının kalitemizi ne hale getirdiğinin bir ölçüsüdür.

   Eğitim kalitesinin 101. Sırası’nda olmak hangi mantıkla savunulabilir? Vicdanı olan her sorumlu kişi bu gidişe daha fazla aşağılara çekilmeden dur demelidir. Diplomalı işsizler ordusu yetiştiren üniversitelerin varlığından memnunluk duymak cinnet hâlidir. Sanayinin nitelikli iş gücü ihtiyacının nasıl karşılanacağını bilen var mı?

   Yüzbinlerce öğretmenin atanma sırası beklediği bir zamanda, ücretli öğretmenlik gibi garip bir usul ile eğitime katkının sağlanacağı nasıl düşünülebilir? Daha önce test edilmiş, denenmiş kuralların kaldırılarak yerine denenmemiş kuralların eğitim sistemimize monte edilmeye çalışılmasının, vatanseverlikle hiçbir ilgisi yoktur. Ben yaptım oldu anlayışının eğitimde büyük yaralar açtığını herkes görüyor (sorumlular buna dahildir) akılcı düşünüp çare üreten yoktur.

   Öğretmenlik Meslek Kanunu ile ilgili görüşünü söylemeyen kalmadı. Yıllarca okul okuyarak öğretmenlik unvanı alanlara bir daha imtihana tabi tutarak unvanlar verilmesi, daha önce okuduğu okulları girdiği sınavlar yok saymak anlamına gelmez mi? Öğretmenlik mesleğine ve öğretmenlere daha saygın bir davranış biçimi hiç mi yok?

   Verimliliğin kendi elimizle azaltıldığı bir sistemsizliği hep birlikte böylece inşa etmiş bulunmaktayız. Bu ülkenin hepimizin ülkesi olduğunu düşünmek, ancak karşısındakini de bu ülkenin bir ferdi olarak düşünmekten geçmez mi?

   Kuralların cari olduğu bir sistem hepimizin yararınadır. Daha doğrusu önümüzün açık olması kuralların geçerli olduğu herkesin hakkına razı olduğu bir sistemin varlığı ile mümkündür. Daha önce denenerek icra edilen kuralları bir kenara bırakarak yeni ancak sonu belli olmayan ayrıştırıcı usullerle tahribatın önü alınamaz hale gelir.

   Millî Eğitim Şûra kararlarının uygulanması durduruldu mu? Ya da bu kararlara bakanlar var mı? Eskiye özlem duyanların sayısının gittikçe arttığı bir cemiyet haline gelmiş bulunmaktayız. Bu durumun başka bir tehlikeli ve bir o kadar yanlış sonuçları olduğunu söylemeliyiz. Yapılan yanlışlar karşısında eski tekrar geri gelsin diyenlerin sayısı arttıkça yeni gelişmelere açık kapı kalmayacağından şüphe edilmesin. Akılcı düşünmekten başka çaremiz olmamalıdır. Kurallar karşısında herkesin eşit olduğu idari yapıya hepimizin ihtiyacı vardır.

   Eğitim sistemini /sistemsizliğinin öğrencileri sadece imtihanlara hazırlayan şeklinden acilen çıkarmamız gerekmektedir. Sadece imtihanlarda başarı göstermesi için bazı okulların da kayırıldığı açık olan davranışlardan da acilen vaz geçmek gerekir. Bazı okullara iyi öğretmen (büyük yanlış) atayarak diğer okullar karşısında başarısının arttırılmaya çalışılması suni bir davranıştır ve sonu yoktur. Spor ve sanattan uzak bir gençliğin başarı şansı olamaz. Eğitim sistemimiz içinde spor ve sanatın yerini herkes biliyor. Başarılı ülkelerin bu konudaki başarıları da biliniyor. Bunlardan uzak bir eğitim anlayışı gençliği ve geleceği heba etmektir.

   İçi boşaltılarak başarı sevileri düşürülen okulların kime ne faydası vardır? Her bilginin sorgulanabildiği bir eğitim sistemi hayal edilmelidir. Nitelikli eğitim ancak bu şekilde sağlanabilir. Daha önce başarıları kabul edilen okullar olan Fen Liselerinin içinin boşaltılmasını bir kenara bırakarak, bütün okullarımızı başarıları tescil edilen Fen Liseleri seviyesine çıkarmalıyız.

   Eğitimi idare edenlerin iyi niyetlerinden şüphe etmek istemiyoruz. Acilen ortak aklın devreye girdiği ve bizi bu kötü sonuçlardan kurtaracak çözümün bir an evvel alınmasını bekliyoruz.

   Böyle devam edersek sıralamalardaki yerimiz 101’i, ilerde mumla arayan hale geleceğimizden şüphe etmeyelim.