Ne güzel bir sözdür değil mi? Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler… Bu söz normalde anonim gibi bilinse de aslında Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin, Marifetnâme adlı eserinde, yer alan Tefviznâme adlı şiirde yer almaktadır.

   Toplulukların içinde yaşamış oldukları şartlar, onların karakterlerinin şekillenmesinde önemli rol oynadığını düşünenlerdenim. Bizi biz yapan değerlerin yozlaştığı, başka toplumların yaşayış ve geleneklerini örnek almaya başladığınızda artık kendi öz varlığınız tehlikeye girmiş demektir. Türk toplum yapısı son on yıllarda özellikle kendi öz varlığını kaybetme noktasındadır. Buna gerek sosyal medyada yaşanan gelişmelerin aksetmesi deyin, ya da bilinçli olarak yürütülen bir çalışma deyin; şu acı bir gerçek ki toplumsal yapımız git gide bozulmaktadır. Büyüğe saygı, küçüğe sevgi kaybolmaya yüz tutmuş, kişisel çıkar ve menfaatler ise her şeyin üstünde tutulmaya başlanmıştır. Göz doymazlık artık geleneksel hale gelmiş; kanaat ve tevekkül gibi kavramlar hafızalardan silinmeye başlamıştır.

   Bozulmanın toplumun üst kesimlerinden ve özellikle de idarecilerden başlayarak, alt kesimlere doğru devam ettiğini gözlemliyorum. Bunda en büyük tezim de şudur, siz maiyetinizde yaşayan insanlara bir şey tavsiye ederken siz bunu tatbik etmiyorsanız, samimi değilsinizdir, bu tavsiyenizin de yapılmasını beklememelisiniz… Zaten tavsiyenin de uygulanmadığı ortadadır. Tasarrufu tavsiye ettiğiniz halkın vergileri ile bin odalı külliyelerde oturup, porsiyon küçültün diye tavsiyelerde bulunup, onlarca uçak, yüzlerce araç emrinde iken halkın aklı ile alay etmek pek de doğru bir eylem olmadığı aşikardır. Memura %30 zam yapıp milletvekili maaşlarına %130 zam yapmak ve bunun bilindiği halde pişkin pişkin ortada olmak ise izahı zor durumlar yaratmaktadır.

   Mesele hakkı savunabilmektir. Adil ve yaşanabilir gerçekler göz önüne alınarak, halkla ve hakla barışık bir şekilde toplumu yönetebilmektir.

   Eleştiriye tahammülü olmayan idareciler, halkın ve hakkın gözünden ve gönlünden düşmeye mahkûmdurlar. Bu süre zarfında GÜÇ’ün tesiri altında olan milyonlar ise hakka hak diyemeyecek kadar kendi öz menfaatlerinin girdabına kapılmış olabilirler…

   Zamanın birinde, bir Sultan, uzun yıllar saltanat sürdüğü ülkesinin görkemli sarayında otururken, yanında uzun yıllar sadakatle hizmet ettiği vezirini huzuruna çağırmış… “Vezirim” demiş, “Seni görevinden alıyorum…” diyerek, hiddetle seslenmiş. Buna çok şaşıran veziri ise hayretle Sultanına cevap vermiş, “Hayırdır Sultanım, bir hatam mı oldu?..”  Sultan ise adeta bir ders niteliğinde olan sözlerle şöyle seslenmiş; “Ben bir insanoğluyum, uzun yıllar süren görevimde mutlaka bir ya da birkaç hata yapmışımdır. Eğer sen bu hataları görmeyip beni uyarmıyorsan yetersizsin; yok eğer bu hatalarımı görüp de beni yine uyarmıyorsan, o zaman da hainsin demektir…”  diyecek başka söz kaldı mı?

   Yazımı kaleme aldığım gün, Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimine birkaç gün kalmıştı… Siz değerli okurlarım bu satırları okuduğunuzda Türkiye Cumhuriyeti 13. Cumhurbaşkanı’nı seçmiş olacak. Diyeceğimiz şu; Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler…