Elazığ Belediyesi Vefa Gecesi düzenledikçe, bende gidebildiğim gecelerle ilgili vefa yazıları yazmaya devam edeceğim…

Son gittiğim Vefa Gecesi çok değerli hocam Nihat KAZAZOĞLU’nun gecesiydi.

1979 yılında zor bela sınavla girilebilen Elazığ Ticaret Meslek Lisesi’ne kapağı atınca unutulmaz lise yıllarım başladı ve hocam Nihat KAZAZOĞLU ile yollarımız kesişti. Nihat KAZAZOĞLU öğretmen bende talebesiydim, şanslıydım zira hem okuyup mezun olmaya çalışidik hem de Mahalli Müziğimizi Nihat hocamızdan dinleyip tanıma fırsatı bulidik…

Nihat Hocamızın yeğeni Özer de bizim akranımız olunca hem sesi hem de Halk Oyunlarıyla bizlere Mahalli Müziği sunardı. Bizlerde KAZAZOĞULLARI’nın sayesinde doyumsuz ve keyifli anlar yaşardık…  

Vefa Gecesi’nin olduğu günün sabahı Mustafa Balaban hocayla, Nihat KAZAZOĞLU hakkında muhabbet ettik. Sonrasında ise sağdan soldan duyduğumuz hikayelerinin doğruluğunu teyit etmek için Nihat Hocamıza telefon açtım ve sordum, ‘’Hocam üçüzlerinizin doğduğu zaman siz ışığı gören geli diye bir söz söylediniz mi?’’ dedim Nihat Hocam ise, ‘’Olay doğru ama sözü ben söylemedim’’ deyip doğrusunu anlattı. Doğrusu kendi ifadesiyle şöyleymiş, ‘’Ebe bir kızınız oldu demiş ardından bir kızınız daha oldu demiş ve tekrar gelip bir kızınız daha oldu’’ deyince Doktor Ömer Dayı, ‘’Kızım lambayı kapatın ışığı gören geli’’ demiş bu olayı anlattıktan sonra dur sana ilginç bir olay daha anlatayım dedi ve ilave etti, ‘’Anama üçüz torunların oldu deyince anam, ‘’Oy Nihat ben sahan kurban tohuman kurban’’ demiş. Bu ilginç olayı da kendisinden dinleyince, hocam bu anlattıklarını yazacağım müsaadenizle dedim, Hocam ise bir mahsuru yok dedi. Telefon muhabbetinden sonra akşam salonda konuşuruz deyip telefonu kapattım.  

Yaklaşık altı ay önce amcamın oğlu ve aynı zamanda Ticaret Lisesi’nin eski müdürü Doğan YÜCEL Yalova’dan Elazığ’a gelince toplanmıştık. Nihat KAZAZOĞLU Hocam, amcamın oğlu Doğan YÜCEL’in eskiye ait sohbetlerini saatlerce dinleyip fotoğraflarını çekmiştim. Onlar aralarında konuşup eski günleri yad edince neler dinledim neler…

Bazen de ağzım açıkta kaldı, neyse o mevzular bende kalsın.

Vefa Gecesi’nin olduğu gün soluğu Büyük Abe Bünyamin EROĞLU’nun adını taşıyan Elazığ Belediyesi Kültür Ve Kongre Merkezi’nde aldık. Salonda Nihat Hocamın kıymetli ailesi, dostları, müzik dünyasından ve öğretmen arkadaşlarından birçok isim ve protokolden oluşan bir izleyici kitlesiyle program başladı…

Sinevizyon, panel takdim, protokolün konuşması derken folklor ve türkü faslına geçtik. Yazmasam içime dert olacak birkaç olaydan daha bahsetmeden geçmeyeyim. Daha önce de birkaç Vefa Gecesi’ne gitmiştim. Orada da protokolün nutku tamamen Elazığ Belediyesi’nin icraatları üzerine kurgulanmıştı. Anlattıkça anlattılar. Dikkatimi çeken ikinci bir husus ise Vefa Geceleri’nin mimarını Sayın Belediye Başkanımızı yine salonda göremedim. Başkanım neredeydin? İşin mimarı olarak her seferinde gözümüz seni ari, neyse bunlar teferruat fazla takılmamak lazım geceye dönelim.

   Nihat KAZAZOĞLU Hocam sahnede kısa bir konuşma yaptı. Anlattıklarından iki olay çok dikkatimi çekti. Birincisi 1964 yılında Ankara’nın Çubuk ilçesi’nde Kuruçam Köyünde ilk öğretmenliğe başladığı yıllara aitti. Bu köyün halkını anlata anlata bitiremedi halen o insanlarla görüştüğünü, zamanın da kendisine çok yardımcı olduklarını, değerli insanların kendinde büyük iz bıraktıklarını anlattı. Hocamıza sahip çıkan Kuruçam köyü halkına bizde buradan teşekkür edelim.  

   İkinci bir olay ise folklor oynadığı dönemde, yarışmalara gittiği şehirlerde rakiplerin kendilerinden çok çekindiklerini ve Elazığ ekibinin kendilerine rakip olmaması için dua ettiklerine şahit olduğunu anlattı. Böyle bir yarışmada Çayda Çıra Mumları yoğun rüzgârdan sönmesin diye ilginç bir çözüm yolu bulmuşlar onu da anlattı. Buldukları çözüm şuymuş, mumun üstüne ufak bir ampul yerleştirip tabağın içine de küçük bir pil koyup şarjlı ışık yapmışlar ve mum o rüzgâr da hiç sönmemiş. Herkes de hayretle rüzgarla sönmeyen mumu ve çayda çırayı izlemiş. Tabi ki konuşmalar ve gece bu iki olayı anlatmakla bitmedi. Nihat Hocam mikrofonu eline alınca Elazığ türkülerini ardı ardına söyledi ve bizleri coşturdu. Bir de finalde, salonda bulunan tüm folklor ustalarıyla sahnede sergiledikleri Elazığ’ımıza ait olan Halk Oyunlarını öyle güzel oynadı ki daha ben buradayım der gibiydi...

Sağ olasın hocam mahalli müziğimize folklorümüze, kültürümüze çok şey kattın ve yaşattın. Bende senin taleben olma şansını kendimde bulduğum için bununla gurur duydum. Geceye katılan tüm severlere ve emeği geçenlere teşekkürlerimi sunarım.

HAFTANIN FOTOĞRAFI: