BEDO CEZAEVİNDE

Şimdi birileri içinden “Ohhh, iyi oldu, ben sana demedim mi, senin sonun cezaevi.” demiştir. Yalnız, cezaevine her giden tutuklu veya mahkûm olamaz. Benim gibi hayırlı bir iş için gidenler de olabilir herhâlde, değil mi? Sizleri fazla merakta bırakmayım, cezaevini ziyaret etmemin sebebine girem. Her haltı sorup öğrenmeye meraklı biriyim ya, gene bir halt edip açık cezaevinde cezasını çeken bir hısımıma, Kaan Güler’e oraları sordum. Kaan muhabbet esnasında dedi: “Abe, ben okuduğum için orada senin kitaplarından bahsettim ve herkes merak etti.” Öyle deyince dedim: “Gardaş, kolayı var, getirem kitaplarımı cezaevine, hediye edem herkes okusun.”

Bu arada açık cezaevi ile ilgili yazılar okuyunca çok güzel bir habere denk geldim. Haber de şuydu: “Hayat varsa, umut da vardır” projesi, Avrupa’da birinci olarak “Cezaevi Başarı Ödülü” almış. Konu iyice dikkatimi çekti ve detaylı bilgiler edinmeye başladım. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü hemşerimiz Enis Yavuz Yıldırım’ın projesiymiş. “Hayat varsa, umut da vardır” projesi, kadın cezaevlerinde yatan mahkûmların ve çocuklarının rehabilitasyonu, yaşam alanlarının iyileştirilip geliştirilmesi olayını kapsamaktaymış.

Proje, Sivrice ilçemizdeki cezaevinde başlatılıp uygulanmış. Cezaevinin bahçesine açık hava sineması, şelale, havuz, kümes hayvanları ve doğal yaşam alanlarıyla donatılmış bir yaşam parkı yapılmış. Projenin mimarı Sn. Enis Bey’le irtibat kurmak için kuzeni ve benim değerli dostum Serhat Yıldırım Bey’le görüştüm. Hemşerimiz Genel Müdür Enis Yavuz Yıldırım gerekli talimatları verip bize büyük bir destek oldu, kitaplarımın Elazığ Cezaevine hediye edilmesini sağladı.

Tabii bu arada gerekli resmî işlemler de yapıldı, kurallar neyse öyle hareket edildi, kitaplarım incelendi, önceden cezaevine gidip görüşmeler de yapıldı. Neticede olay tamamlandı ve bana haber verdiler: “Buyurun gelin, kitaplarınızı teslim edin.” dediler. Birkaç gün içerisinde nasip olursa iki kitabım cezaevinde olacak. Özellikle Sivrice’deki cezaevine gidip kitaplarımdan hediye ederek projeye kitaplarımla destek olmaya çalışacam.

Kadın ve çocuklar benim için çok önemlidir. Başta çocuklarımızın, hayattan kopmadan sağlıklı bireyler olarak yaşamlarını devam ettirebilmeleri için böyle projeler çok önemli ve gerekli. Projenin mimarı, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü hemşerimiz Sn. Enis Yavuz Yıldırım’ı başarılı çalışmalarından dolayı kutlarım.

** ** ** **

MUAYENE

Bence araç muayeneleri gibi insanları da iki senede bir muayeneye alsınlar ve bu mecburi olsun. Son zamanlarda insanlarımızın kimyası iyiden iyiye bozulmaya başlamış. TV’de haberleri izleyince, haberlerdeki insanların ruh hâllerini, davranışlarını, yaptıklarını, araçlardan inip saldırmalarını; arabalardan çıkan döner bıçağı, satır, pala, kılıç, tabanca, pompalı tüfek gibi şeyleri gördükçe resmen şok olim. İnanılır gibi değil.

İki yılda bir araç muayenesi gibi, insan muayenesi de şart oldu artık. Para cezalarının artması bile kimyası bozulan insanları durduramıyo. Çözüm ne mi? Bence iki yıl değil, her yıl araçlar gibi insanlar da muayene edilmeli. Kalp, şeker, tansiyon, beyin, göz, sinir… iyice gözden geçirilip, sağlamsa “sağlam” raporu verilip trafiğe çıkmasına müsaade edilmeli.

Trafik terörü, ülkemizin en büyük sorunlarından biri hâline gelmiş durumda.

HAFTANIN FOTOĞRAFI:

2261B415 6B21 4B0E 92D4 1Eb589B045A5

Üçüncü kitabım “Nedisin Gakgo”, Kasım ayının ortalarında siz değerli okurlarımla buluşacak.
Bu eserimi, Elazığ’ın yetiştirdiği büyük mizah ustası Abdullah Şekeroğlu’na ithaf ettim.
Kitabın “ağası” ise Elazığ’ın sevilen sanatçılarından Cahit Can ağabey olarak belirlendi.

Her zaman yanımda olan, desteğini ve ilgisini esirgemeyen tüm okurlarıma gönülden teşekkür ederim…